Ömer Bin Abdülaziz

Emeviler dönemi, hilafetin saltanata dönüştürüldüğü, devlet yönetiminin dünyevi bir mahiyet kazandığı bir dönemdi. O dönemde pekçok İslam alimi Muaviye'nin hilafeti saltanata çevirdiği gerekçesiyle hilafetin Emeviler döneminin başlaması ile birlikte sona erdiğini kabul ederler.  Emevi sultanlarının ezici çoğunluğu, bir İslam Halifesi ya da Emir'ül Mimünin gibi değil de krallar, sultanlar gibi hareket etmiştir. Ama içlerinde çok az sayıda istisna da vardır, işte bunlardan biri "Ömer bin Abdülaziz". Hadi, bu güzel  ve örnek insanın hayatından ve yaptıklarından bahsedelim biraz.

"İkinci Ömer", “Ömer-i Sani’: ÖMER BİN ABDÜLAZİZ (ra).

İki Ömer (ra)

Özellikle Muaviye'den sonra onun yerine geçen Yezid, Hz. Hüseyin ve yanındakileri şehid etmesi, sefih hayatı, dini yaşama olan duyarsızlığı, el- Humur (sarhoş) lakabı ile anılması ve pek çok zalim icraatından dolayı Emevi döneminin ve tüm İslam Tarihinin ve Müslümanların hafızasında en kötü isimlerden biri olarak yer etmiştir.Emevi döenminde Yezid kadar olmasa da benzer pek çok Halife (!) İslam Devleti'ni yönetmiştir maalesef. Ama bir istisan var ki, onu asla unutmayacağız.


Ömer bin Abdülaziz, Medine’de (680) doğdu. Babası Mısır Valisi Abdülazîz b. Mervân, annesi Hz. Ömer’in torunu Ümmü Âsım’dır. Çocukluğunun ilk yıllarını Medine’de dayılarının yanında geçirdi. Sonra babasının yanına, Mısır’a gitti, ergenlik çağına ulaşıncaya kadar orada kaldı.

Babasının vefatı üzerine, Halife Abdülmelik tarafından Şam’a çağrıldı. Halifenin kızı ile evlendi. Hicaz valiliğine tayin edildi. Medine’deki ilk icraatı, şehrin on meşhur fakihiyle görüşüp meseleleri kendileriyle istişare ettikten sonra karara bağlayacağını bildirmek oldu.

Yedi yıl süren valiliği sırasında beş defa “hac emirliği” yaptı. Halife I. Velîd’in tâlimatıyla Mescid-i Nebevî’yi genişletti ve Resûlullah’ın namaz kıldığı diğer mescidleri yeniletti. Irak Valisi Haccâcı çok sert bir şekilde eleştirince görevden alındı.

Baştan söyleyelim ki çocukluğu sarayda, gençliği valiliklerde geçmiş bir "Emevi prensi" olan "Ömer b. Abdülaziz", ümmetin başına zifiri bir karanlık gibi çöken Emevi zulmetinin ortasında parlayan bir kaç yıldızdan biridir. Hatta en başta geleni de odur.

Tarihi seyre dönelim tekrar; Velîd’in ardından halife olan Süleyman, kardeşi Velîd’in kendisini veliahtlıktan azletme teşebbüsüne karşı direnen "Ömer’i" danışmanları arasına aldı, oğulları ve kardeşleri bulunduğu halde son hastalığı sırasında onu kendisine veliaht tayin etti.

Ömer b. Abdülazîz, Süleyman’ın ölümü üzerine halife ilân edildi (717). Bu önemli görevin kendisine bilgisi dışında verildiğini söyleyerek affını istedi. Kendinden evvelkiler gibi kendi hilafetinin de meşru olmadığına inanıyordu.

Diyordu ki; " Daha önce böyle bir makama getirileceğimi bilmiyordum. Bu iş bana verilirken, kimse benim fikrimi almadı. Gerçek bir halife olmam için, benim bu işe talip olmam, Müslümanların da Şura ile karar vermesi gerekiyor. Bu sebeple bana yaptığınız biattan vazgeçiyorum."

Ömer, önceki halifelerin aldığı Biat'ın , biat olmadığını aldatmaca olduğunu bazı örnekler üzerinden görmüştü, Emevi üçkağıtçılar Saltanatı, hilafet haline dönüştürmüşlerdi. Ömerdeki iman ve ruh bunu kabul etmiyordu. Bu yüzden halkın huzuruna çıkıp gerçek anlamda biat istedi.

Ömer, Valiliği döneminde yaptığı icraatlar, Kuran ve Sünnete bağlılığı, alimlere olan hürmeti, mazlumlara olan şefkati, hoşgörüsü, adaleti, farklı mezhep ve görüşlere eşit mesafede durması, mütevaziliği, ehli beyte olan sevdası nedeniyle zaten halk arasında efsaneydi...

Sonuç olarak Ömer halktan biat istedi. Halkın HÜR biatı üzerine halifeliği kabul etti. Ve halka şöyle hitap etti: "Allah'a itaat edene itaat etmek şarttır. Allah'a itaat etmeyene siz de itaat etmeyin. Bu ilkeye uyduğum sürece sizde bana uyunuz. Değilse siz de bana etmeyiniz."

Ömer, nasıl bir yükün altına girdiğini iyi biliyordu, bir yanda Kuran ve Sünnet, bir yanda Ümmet, bir yanda düşmanlar ve bir yanda da Emevi sahtekarları. Yıl 717, Ve Ömer 8. Emevi sultanı görünse de 5. Raşit Halife olarak görevinin başına geçti.

Halife olduğundan az bir zaman geçmiştir, Munzir b. Ubeyd anlatıyor: "Ömer, Cuma namazından sonra hilafete geldi. Kısa zamanda o kadar değişmişti ki onu tanıyamadım." Yani, daha 37 yaşında Halife olan Ömer adeta sırtındaki yükten adeta yaşlanmıştı...

Emeviler Döneminde İslam Devleti'nin sınırları (661-750)

Anne tarafından dedesi Hz. Ömer'in ruhunu taşıyordu adeta. O, II. Ömer'di. İlk icraati, Emevi hanedanının kanunsuz olarak elde ettiği tüm mal varlığının hazineye iade edileceğini ilan etmek oldu. Buna ilk kendinden başladı. Çok az bir meşru malı hariç, bütün malını iade etti.

Bunun anlaşılması için daha net açıklamam lazım: Yılda "40 bin dinar" gelir getiren bir mal varlığı vardı. Hazineye iadeden sonra yıllık geliri "400 dinara" düştü.

Malların tasfiyesi Emevi Hanedanın eteklerini tutuşturdu. Halkın sırtından geçinen bu asalaklar durumdan hiç memnun değillerdi doğal olarak. Ömer'in halası Fatıma Binti Mervan'ı ona yolladılar. Halası aynen şunları söyledi: "Bu yaptıkların sana pahalıya mal olacak Ey Ömer.

Olay aynen şuydu: Sultan saltanattan vazgeçmişti ama Hanedanın vazgeçmeye niyeti yoktu. Ömer halasına döndü ve dedi ki; "Kıyamet gününde hesap vereceğim Allah'tan başka kimseden korkum yoktur!"

Halası onu gönderenler geri döndüğünde onlara şunu söyledi; "Siz bu adamdan ne bekliyorsunuz! Ömer bin Hattab'ın ailesinden bir kız aldınız. Bu adam belli ki anne tarafına çekmiş".

Karısı Fatıma, Ömer'i defalarca seccade üzerinde ağlarken gördüğünü, niçin ağladığını sorduğunda, "bu kadar mazlumun hesabını nasıl vereceğimi bilemiyorum" diyerek sorumluluğun ağırlığından ağladığını söylemiştir.

Ömer'de müthiş bir Ümmet bilinci vardı. Emevilerin kör ırkçılığının zerresi yoktu onda.Ümmeti tek millet görüyordu ve vahdet (birlik) için çırpınıyordu. Saltanatın bekası için atılan ayrılık tohumlarını kurutmaya çalıştı. Hizipler arasındaki ömürlük kavgaları tatlıya bağladı.

Bu arada, uygulamalarında esas almak için Peygamber’in ve anne tarafından dedesi Hz. Ömer’in yönetimle ilgili karar ve icraatları hakkındaki belgeleri topladı. Meşhur âlimleri kendisine danışman seçti.Çeşitli illerdeki âlimlere mektuplar yazarak onların tavsiyelerini istedi.

Emevilerin sert,ırkçı, kaba kuvvete dayanan acımasız ve kanlı yaklaşımlarından vazgeçerek Fetih hareketlerine İslami Ruh getirdi. İnsanları İslam'a Hz. Muhammed'in metodolojisi ile çağırmayı ilke edindi.

Ömer, saraydaki lüks eşyaları beytülmâle koydurması, köle ve câriyeleri âzat etmesi,halktan biri gibi yaşaması ve hutbelerde sadece halifeler için yapılan duayı halk için okunan genel duaya çevirmesi gibi uygulamalarıyla Emevîler’in geleneksel saltanat görüntülerine son verdi.

İlk dört halifeyi örnek alan bu davranışları sebebiyle Hulefâ-yi Râşidîn’in beşincisi sayılan Ömer, icraatlarına halka zulmeden ve yolsuzluklara adı karışan valileri ve diğer memurları görevlerinden almakla devam etti.

Onların yerine hangi kabileden olduklarına bakmaksızın dindar ve dürüst yeni memurlar tayin etti. Valilik, kadılık, vergi memurluğu görevlerini halifelikle birlikte dört temel esas kabul ederek özellikle kadılık görevine atananlar konusunda inanılmaz titiz davrandı.

Valilerin ticaretle uğraşmasını ve hediye almasını yasakladı. Emevîler’in ilk dönemlerinden itibaren ikinci sınıf müslüman muamelesi gören azat edilmiş köleleri, diğer milletleri Arap asıllı Müslümanlarla eşit kabul etti. Gayri müslümlerin birçok mağduriyetini giderdi.

Davet mektupları ve tebliğ heyetleri göndererek insanları usule uygun şekilde İslam'a çağırdı. Berberî kabilelerinin tamamı onun gayretleriyle müslüman oldu. Horasan ve Mısır halkı, kitleler halinde İslâm’a girdi.

Mâverâünnehir’de bazı mahallî hükümdarlar halklarıyla birlikte İslâmiyet’i kabul ettiler. Hindistan hükümdarlarından birkaçı onun davetine uyup halklarıyla birlikte Müslüman oldular.

Ehli Beyt ve onların taraftarlarına yapılan haksızlıklara son verdi. Şia'dan ehil gördüklerine yöneticilik verdi. Emevi hanedanı arasında yağmalanan, Resulullah'ın şahsi arazisi FEDEK'i, Ehli Beyt'e iade etti.

Hz. Ali'nin kızı Fatıma anlatıyor; "Ömer'in Medine Valisi olduğu günlerdeydi. İzin isteyip yanına girdim. Muhafızlara varana dek odadaki herkesi çıkardı. Sonra dedi ki; " Ey Ali'nin kızı! Vallahi senin ehli beytini sevdiğim kadar kendi ehli beytimi sevmem".

Ömer,uzlaşmadan, konuşmadan, tartışma ve hakikatten yanaydı. İkna etme ve edilmeye büyük önem veriyordu. Ve herkesle konuşuyordu. Onun bu alışık olunmayan tarzı büyük bir sempati toplamıştı. Selef döneminin en katı ve sert düşünceli insanları olan "Haricileri" bile yumuşattı.

Teknik ayrıntıya girmeden yaptığı işler özetleyecek olursak, Vergi konusunda devrim yaptı. Dinî bir esasa dayanmayan bütün vergileri kaldırdı. Mandaların ve madenlerin zekâtı ve gümrük vergisiyle ilgili yeni düzenlemeler yaptı.

Deniz ticaretini ve tarımı teşvik etti, sulama işlerine önem verdi. Ziraatı geliştirmeleri için zimmîlere cizye muafiyeti tanıdı. Vergilerin öncelikle mahallî ihtiyaçlarda harcanmasını sağladı. Yeterli geliri olmayan bölgelere yardımda bulundu.


Malî sistemde yaptığı düzenlemelerle güçlenen devlet hazinesini savaş yapmak veya isyanları bastırmak için değil halkın refah düzeyini yükseltmek için kullandı. 17.Adaletiyle Hz. Ömer’e, zühd ve takvâsıyla Hasan-ı Basrî’ye, ilim bakımından Zührî’ye benzetilen Ömer

Halifeliği sırasında çok sade bir hayat sürmüş, saraylarda oturmayıp Halep civarındaki Hunâsıra’ya yerleşerek zamanının çoğunu orada geçirmiş, resmî ve sivil heyetleri genellikle orada kabul etmiştir.

Kamu mallarını yetim malına benzetir ve beytülmâli kendisine bırakılan bir emanet kabul ederdi. Hazineden maaş almadığı gibi şahsî işlerini yürüttüğü sırada devlete ait mumu dahi kullanmadığı kaydedilir.

Ömer çokça hadis rivayet eden güvenilir bir Hadis Ravisiydi aynı zamanda. Sahih hadislerin derlenmesi konusunda ciddi çabalar harcamış farklı dillerden pek çok eseri tercüme ettirmiştir.

Fakat bir çok uygulaması, Emevi hanedanını rahatsız ediyordu. İçten içe Ömer'e kin tutuyorlardı. Ömer'i en çok rahatsız eden konulardan biri kendisinden sonra Halife olarak "Yezid bin Abdülmelik'in belirlenmiş olmasıydı. Çünkü bu şahıs, fasık ve zalimdi.

Bir gün alimlerinde yoğun olarak bulunduğu bir toplantıda yüksek sesle" Yezid konusu beni bir hayli rahatsız ediyor" dedi. Muhtemelen saltanatı yıkıp, tam anlamıyla Halifeliği ikame etmek istiyordu. Bu durum Yezid'i halife yapmak isteyen Emeviler'i (Hanedanı) panikletti.

Bu konuşma üzerinden çok geçmeden, bu güzel adam, II. Ömer, Ömer bin Abdülaziz zehirlenerek öldürülecektir. Ölümünde başucunda bulunan Mürsid anlatıyor: Dışarı çıkmamı istedi ve ben çıkarken şu ayeti okuyordu;

İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmak istemeyen kimselere veririz. Sonuç, takvâ sahiplerinindir." Kassas 83 Geriye döndüğümde kıbleye dönmüş bir vaziyette ruhunu teslim etmişti.

Ama bu kadar icraat'ı ne kadar zamana sığdırdı biliyor musunuz Yalnızca 2.5 yıla, evet evet 2.5 yıl... 41 yada 42 yıllık kısa ömrüne ne kadar da güzel işler sığdırdın ey Ömer...

Mü'minlerden öyle kimseler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi adağını yerine getirdi ve şehid oldu, kimi de şehitliği beklemektedir. Verdikleri sözü münafıklar gibi değiştirmediler." [Ahzab 23] Ömer bunlardandı Allahualem...

Ömer bin Abdülaziz'in kabri

Ömer bin Abdülaziz'in Ruhu şad olsun, mekanı cennet olsun, rahmeti bol olsun. Ümmetin bütün yıldızlarına selam olsun. Ömerler çoğalsın. Yezidlerin eli kurusun. Amin....
 

Kaynaklar

 NOT: Bazı kaynaklardaki cümleleri değiştirmeden bire bir kullandım.

1. Taberi Tarihi (sağlam yayınları)
2. TDV İslam Ansiklopedisi
3. Emre Sert, Ömer B. Abdülaziz,
4. Fatih Erbaş, 2017 Ömer bin Abdülaziz: Adil ve Zahid Halife, Tarih Kritik derisi, 3(1):23-25
5. Yasin Ulutaş, 2017. Ömer bin Abdülaziz’in Hayatı, Şahsiyeti, Kelami Görüşleri ve Kadere Dair Risalesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi,16(31): 327-362.
 6. Şeyma Feyza ŞAHİN, Ömer bin Abdülaziz’in Hukuk Anlayışı G. H. Hukuk Okumaları.

Yorumlar

  1. Böyle güzel yönetici ve Allah aşığı.. Mekanı cennet olsun

    YanıtlaSil
  2. Allah razı olsun. Aydınlatıcı ve yol gösteren bir yazı olmuş. Rabbim onlara rahmet eylesin, bizleri de onların yoldaşı eylesin İnşallah.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

EHL-İ KİTABI ve ONLARIN KUTSAL KAYNAKLARINI NE KADAR TANIYORUZ?

Peygamberimiz (SAV) Neden Bir Ay Süresince Eşlerine Küstü?

Türkiye'nin Sınırları Nasıl Çizildi, Ayrıntıları Ne Kadar Biliyoruz?