Unuttuğumuz Ülke Irak-2: Saddam Hüseyin Dönemi (Bir Babil Rüyası)

 

1.     Bu dönemi iyi anlamak için biraz Saddam Hüseyin’in hayatına bakmak gerektiğine inanıyorum. Bazen magazinvari bilgiler de vereceğim bu sebeple. Çünkü bir insanı iyi tanımak için çocukluğu ve gençliğinde yaşadıklarını iyi bilmek de gerekiyor. Saddam hakkında olumlu, olumsuz birçok bilgi ve yorum yapılmıştır. Bu yorumların bazıları bir canavarı tasvir ederken, bazıları bir vatanseveri, bazıları bir megalomanı, bazıları ise bir hayalperest tasvir etmektedir. Galiba Saddam bunların toplamıdır.

2.   Çobanlıkla geçimini sağlayan bir ailenin çocuğu olarak Irak’ın Tikrit kentine bağlı El-Avuca köyünde 1937 yılında doğdu. Saddam 28 Nisan doğumlu ve Boğa burcu. “El Hatab” aşiretine mensup olan babası Hüseyin Abdülmecid, doğumundan 6 ay önce ortadan kayboldu ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Annesi ona hamileyken 13 yaşındaki abisi kanserden öldü.

3.  Çok fakirdiler. Suç oranı çok yüksek bir yerde doğdu Saddam. Annesi,  Subha Tulfah El Musallat, “Karşı koyan, göğüs geren” kişi anlamına gelen Saddam ismini koyduğu bebeğine bakamayacağını düşünüyordu. Bebek Saddam’ı Tikrit’te yaşayan ve muvazzaf subay olan Dayısı Hayrallah Tulfah’ın yanına gönderdiler ve dört yaşına kadar orada kaldı. Dayısı İngilizlere karşı yapılan bir ayaklanmanın içinde olması nedeniyle görevden alınıp hapse atılınca, Saddam tekrar annesinin yanına döndü.

 4. Ama annesi yeniden evlenmişti.  Üvey babası hırsızlığı ile nam salmış bir suç makinasıydı. Üvey babasından fiziksel ve psikolojik şiddet görmesi nedeniyle 10 yaşında yeniden dayısının yanına kaçtı. Dayısı hapisten çıkmıştı. Saddam çok sert, acımasız ve sevgisiz bir ortamda büyüdü.  Saddam okuma yazmayı ancak 10 yaşında öğrenebilmişti. Dayısı okula gönderdi Saddam’ı. Hayatındaki en önemli kişi dayısıydı ve gözünde bir rol modeldi.

5.     O dönemki Ortadoğu koşullarındaki pek çok Arap genci gibi dayısında da Antiemperyalist ve nasyonel sosyalist bir eğilim vardı. Dayısı bir Arap Milliyetçisiydi. Dayısı Hitler’i de çok beğenen bir Alman sempatizanıydı aynı zamanda. Saddam dayısının yanında huzur buluyordu ve onun tüm fikirlerini benimsemişti. Dayısı ona sık sık Babil’i anlatırdı. Büyük kral Nebukadnezar’ı o kadar çok dinlemişti ki dayısından Saddam’ın kahramanı olmuştu bu kral.

NEBUKADNEZAR

6.  Okuldayken de terör estiriyordu Saddam. Dayısı ona bir tabanca vermişti 10 yaşındayken. Herkesi bununla tehdit ediyordu. Hatta 10 yaşındayken birini öldürdüğünden bahsedilir. Galiba insan öldürmekteki rahatlığı biraz da ilk tecrübesini çok küçükken yaşamış olmasından kaynaklanıyor. Bu arada dayısı ona sürekli “Sende Irak’ın kaderini değiştirecek bir potansiyel görüyorum. Bu sebeple sen asker olmalısın” diyordu.


7. 
Saddam 19 yaşına geldiğinde (1956) Askeri Okul sınavına girmek için dayısı ile birlikte Bağdat’a gitti. Ama sınavı kazanamadı. Asker olmak konusunda fazla ısrar etmedi ve siyasete girmeye karar verdi. O dönemde Arap camiasında iki ideoloji yükselmekteydi. Nasırcılık ve Baascılık. Saddam özellikle Suveyş Kanalı’nın millileştirilme sürecinde İngiliz ve Fransızlara karşı başkaldıran Cemal Abdünnasır’ı dikkatlice takip ediyordu. Bütün Arap Milliyetçisi gençler gibi Nasır’dan etkileniyordu. 

BAĞDAT
8. Saddam bütün bu duygularla, kendi fikrine en yakın parti olan Baas Partisine katıldı. Kısaca Baası açıklayayım; bu hareketin kurucuları “Ekrem Havrani” ile “Mişel Eflak” tır. Mişel Eflak, Suriyeli bir Hristiyan’dır.  Aynı zamanda Baas Hareketi’nin de lideridir. Baas Partisi’nin Irak’taki temelleri ise, 1948 Arap-İsrail savaşının ardından atılmıştır. 1949’da Bağdat’ta Irak Baas Partisi kurulmuş ve 1951’de Şam’daki “Baas Ulusal Önderliği” tarafından tanınmıştır.

9.   İlk zamanlar öğrenci grupları, iş adamları ve entelektüeller tarafından ilgi gören partiye sonraları Irak siyasetinde önemli rol oynayacak olan Hasan el-Bekir, Salih Mehdi Amaş ve Abdullah Sultan gibi isimler de katılmıştır.

SADDAM HÜSEYİN VE MİŞEL EFLAK

10.  Baas hareketinin (Hizb el-Arabi el-İştiraki) temel amaçlarına bakıldığında tek bir Arap ulusu yaratmak, sosyalizmi gerçekleştirmek suretiyle Arap dünyasını yabancı boyunduruğundan kurtarmak, bağlantısızlık politikası çerçevesinde emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı çıkmak gibi ana başlıklardan oluştuğu görülmektedir. Fakat Baas Partileri iki farklı ülkede iktidara geldiğinde bu masalların yerini gerçekler almıştır.  Hafız Esad, resmen Saddam’ı satmıştır. Buna yazının ileriki bölümlerinde değineceğim.

11. Tekrar konumuza dönecek olursak Saddam Baas içinde çok kısa zamanda korkusuzluğu ve karizmatik yapısıyla öne çıktı. O dönem Irak karmaşa, suikastler, darbeler ve her türlü karanlık işin çevrildiği bir arenaydı adeta. İktidarda olan General Kasım, başlangıçta Baascılar ile birlikte hareket etmiş ama sonra ciddi fikir ayrılıkları başlamıştı. Örneğin Kasım, Nasırcıların, “Birleşik Arap Cumhuriyeti” fikrine ve ona katılmaya karşıydı.

12.   Bu fikir ayrılıkları nedeniyle Baascılar, Kasım’a bir suikast düzenlemeyi planladılar. Elbette planının içinde Saddam da vardı. Suikast başarısız oldu. Kasım yaralandı ama çapraz ateş esnasında Saddam ve arkadaşları da birbirini vurdu. Ama Saddam kaçmayı başardı.

13.Önce Tikrit’e, ardından Bedevi olan aşiretinin yardımıyla, Suriye’ye daha sonra da Beyrut’a kaçtı. Saddam Beyrut’ta “CIA” tarafından eğitildi. Son olarak Mısır’a giden Hüseyin burada sık sık Amerikan Büyükelçiliği’ni ziyaret etti.  Kahire’de Hukuk okudu. Okulu tehditlerle ve hocaları korkutarak bitiremeyeceğini anlayınca üçüncü senenin sonunda eğitimini sonlandırdı. 

 

HUKUKÖĞRENCİSİ SADDAM HÜSEYİN

14. Saddam’ın ülkeye geri dönüşü, 1963 yılında Baas Partisi’nin iktidarı ele geçirmesiyle olmuştur. Aynı yıl yanında büyüdüğü dayısı Hayrallah’ın kızı Sacide Talfah ile evlendi. Saddam’ın bu evliliğinden Rana, Raghad ve Hala isimli üç kızı ve Uday ve Kusay adında iki oğlu oldu. Saddam Hüsiyen daha sonra iki kez daha Samira Şahbandar ve Nidal el Hamdani ile evlendi. Hüseyin’in eşi Samira’dan Ali adında bir oğlu daha oldu.

 

15. Baas rejimi bir kaç ay sonra devrilince Saddam, suikast planı yapmaktan dolayı hapse atıldı, iki yıl hapiste kaldı. Saddam bol bol siyasi kitaplar okudu. Hatta sempatizan gardiyanlar vasıtasıyla Baas ile iletişimi devam etti. Ve yine onlar sayesinde hapisten kaçtı ve artık yasaklanmış bir siyasi parti olan Baas Partisinin yer altında devam eden çalışmalarına devam etti. O sırada Baas’ın içinde yeni örgütlenme biçimi oluşturan Baas’ın bir numaralı ismi Ahmed Hasan El-Bekir, Saddam’ı 1966’da Baas’ın genel sekreter vekilliğine getirdi.

16. Baas yasaklı olduğu için Saddam da çalışmaları çok gizli yürütüyordu ve zaten yapısında var olan kuşkuculuk, gizli karar verme ve kimseye güvenmeme iyice arttı. Baas, 1968’de bir darbe ile El-Bekir’in liderliğinde yeni bir hükümet kurdu. 


                                             HASAN EL BEKİR VE SADDAM HÜSEYİN 

17. El-Bekir hem devlet başkanlığı hem de Devrim Komuta Konseyi’nin liderliğini üstlendi. Saddam’ı da konseyin başkan yardımcılığına getirdi. Saddam ayrıca askere de yazıldı. Ayrıca Irak gizli servisi El-Muhaberat Saddam’ın kontrolüne geçti. Saddam Hüseyin, yeni yönetim içinde gerek konuşma sanatındaki ustalığı, gerekse atılgan ve yenilikçi fikirleriyle yükseliyordu. Etkileyici ve karizmatik bir görünüşü vardı. 

  

18. Saddam rejimin pis işlerini yapmaya başlamıştı. Yavaş yavaş korku imparatorluğunu kuruyordu. Baas rejiminin iktidarının üçüncü ayında ajan oldukları gerekçesiyle 13 Irak Yahudisini Bağdat Şehir meydanında idam ederek binlerce kişiyle kutlama yaptırdı El Bekir ve Saddam. Saddam bilerek insanları korkutup susturmayı seviyor ve bunu bir yöntem olarak uyguluyordu.

19.  Irak’ın demografik yapısı Saddam’ı rahatsız ediyordu. Ülkede sayıca en fazla grup Şii Müslümanlardı, Sünni Müslümanlar daha azdı. Araplardan sonra Kürtler ve ardından Türkmenler geliyordu.  Saddam, İran’ın kışkırtma ihtimali olan Şii Müslümanlara ve her zaman Muhalif olan Kürtler’e karşı ciddi önlemler alması gerektiğini düşünüyordu. Onları potansiyel tehditler olarak niteliyordu. Diğer tehdit olarak gördüğü kesimler ise Yahudiler ve Komünistlerdi.

 

 20. Saddam, Stalin’e hayran olduğunu saklamıyordu ama onun idolü belliydi: Babil Kralı NEBUKADNEZAR. Muhteşem Babil’i yeniden canlandırmak istiyordu. Kendisini de yeni Nebukadnezar olarak görüyordu. Babil’in bu büyük kralı MÖ 605 yılında 25 yaşında tahta çıkmıştı.  Babil’in en görkemli zamanı onun zamanıydı ve 43 yıl krallık yaptı. Dünya’nın 7 Harikasından biri olan Babil’in Asma bahçelerini inşa ettirdi. Babil şehrini muhteşem yollar, yapılar ve anıtlarla donattı. Ülkesine saldıran Mısır Firavununu perişan etti, Yahudi krallığını yıktı, bütün Yahudileri sürgün etti ve Süleyman mabedini yerle bir etti. Bu sebeple Nebukadnezar bütün Yahudi tarih kitaplarında “En büyük düşman” olarak geçer. Müslümanların ise sempati beslediği bir isimdir. Ve İslami metinlerde adı “Buhtünnasr” olarak geçer.

21.  Saddam ise 1968'de Baas’ın ikinci adamı olduğu dönemde bile Irak'ın üstünlüğü fikrini hakim kılma çabası içine girdi. Arap dünyasının merkezi Irak olmalıydı. Mısır’da 4 yıla yakın yaşamıştı. Mısır’ın Arap dünyasının önderi olacak bir özelliği olmadığını düşünüyordu. Bunu bazı konuşmalarında görüyoruz. Başta beğendiği Abdünnasr’ın da beceriksiz biri olduğunu anlamıştı.  Saddam Hüseyin, Arap dünyasının liderliğini Mısır'ın elinden almayı amaçlamaktaydı. Nitekim Saddam Hüseyin, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat döneminde başlayan Mısır-İsrail yakınlaşmasına doğrudan karşı çıkmaktaydı.

 

 22. Bu amaçla Irak'ı Arap dünyasının lideri haline getirebilmek için faaliyetlere girişmişti. Bu önderlik için ilk yapması gereken şeyin Tarih bilinci uyandırmak olduğuna inanıyordu. Bu sebeple yaptığı ilk işlerinden biri arkeologlarla toplantı yapmak olmuştu. İkinci olarak da ABD ve SSCB arasında gerçekten inanılmaz dengeli bir politika izliyordu.

23.   Ama Saddam hala ikinci adamdı. Ama herkes biliyordu ki güç onun elindeydi. 1972 yılında Irak Petrol şirketini millileştirdi. Elde edilen gelirle Saddam bütün köylere elektrik götürdü, yollar yaptı. Şehirleri ve köyleri modernize ediyor, 20 yy’a yakışır bir ülke kurmaya çalışıyordu. Ülkede ciddi bir refah artışı yaşanıyordu.

24.   Babil diriliyordu adeta. Orduyu çok güçlü hale getirmek istiyordu ve silahlanıyordu.  1972 yılında SSCB ile önemli bir anlaşma imzaladı. Özellikle İsrail ile Mısır arasındaki Camp David anlaşmasına karşı çıkıyor, İslam dünyasında buna muhalefetin öncülüğünü yapıyor, Enver Sedat ve Mısır’ı hainlikle ve korkaklıkla suçluyordu.

25.   Saddam 1972'de , SSCB ile bir işbirliği anlaşması imzaladı, ama ikmal yollarını çeşitlendirmek istediği için de, yüzünü özellikle Arap yanlısı bir siyaset çizgisini benimseyen Fransa'ya döndürdü.  O yıllarda dönemin başbakanı olan Jacques Chirac ile çok yakın ilişkiler içindeydi. Hatta Chirac'ın, sözcüsüne "Saddam, Orta Doğu'nun De Gaulle'ü olacak" dediği bile anlatıldı (1975). Öte yandan Jack Chirac’ın  Irak Savaşına karşı olmasının nedeninin Saddam’dan seçimlerde kullanmak üzere  aldığı 6.15 Milyon dolarlık rüşvet olduğu da iddia edilmiştir. Benzer şekilde  Sarkozy’nin de Kaddafi’den böyle bir rüşvet aldığı da iddia edilmişti.

JACK CHIRAC VE SADDAM
 

 26. Saddam sadece Fransa değil, Almanya, İngiltere ve hatta ABD ile de ilişki kurmaktan çekinmiyor, herhangi bir oluşumun güdümüne tam olarak girmiyor, hatta bu iki kutubu çok iyi kullanıyordu. Takvimler 16 Temmuz 1979’u gösterirken Ahmed Hasan El-Bekir, sağlık sorunlarından dolayı Devlet Başkanlığı görevinden ayrıldığını ve yerini Generel Saddam Hüseyin’e bıraktığını duyurdu. Sağlık sorunları bahaneydi. Saddam Bekir’i “Yumuşak bir darbe” ile devirmişti. Hatta, 1982’de ölen Hasan el Bekr’in tabutunu Saddam Hüseyin gözyaşları içerisinde taşırken, Iraklılar ise eski liderin hayatına Saddam’ın tabancasından çıkan bir kurşunun son verdiğini birbirlerine fısıldıyorlardı.

27. Saddam, Devlet Başkanı olduktan beş gün sonradünya tarihinde eşi az görülen bir şey yaptı. Ülkenin en üst düzey 250 politikacı, bürokrat ve devlet adamını bir salona topladı. Kameraları ve devlet televizyonunu davet etti. Ve kürsüye çıktı. “El-Muaharebat”ın (İstihbarat Teşkilatı) çalışmaları neticesinde aramızdaki hainleri tespit ettik. Şimdi isimleri okunacak ve tutuklanıp infaz edilecekler” dedi ve bir görevli çıkıp tek tek isimleri okumaya başladı. Salonda buz gibi bir hava esti. Her okunan isimi bir polis alıp dışarı çıkarıp infaz ediyordu. Tam 68 kişi infaz edildi. Salonda gülerek olanları izleyen bir tek kişi vardı: Saddam Hüseyin. Bu görüntüler ülkenin her tarafında günlerce izletildi.

28.  Saddam Hüseyin iktidarda kalmak için her şeyi yapabilen bir adamdı. Zalimlikte yapardı, tavizde verirdi. Saddam’ın bileğinde aşiretini simgeleyen ve küçük yaşta yapılan üç mavi nokta vardı. Aslında kişiliğini aşiret kültürü oluşturuyordu. Bağlı bulunduğu aşiret El-Hatab aşireti zekasıyla, zalimliğiyle ve hileleriyle ünlüydü zaten. Aşiret kurallarına uygun olmak koşuluyla her türlü, yalan, aldatma, hatta cinayet bile olağan karşılanıyordu. 

29.  Saddam, askerlikle hiçbir ilgisi olamamasına rağmen kendini “General” ilan etmişti. BU konuda bir kompleksi olduğu kadar Asker üniformasının halkı etkilediğini ve kendisini güçlü gösterdiğinin farkındaydı.

30.   Saddam devlet Başkanı olduğunda İran’da İslami bir devrim olmuş ve Humeyni iktidara gelmişti. Ama sonuçta İran karışıktı. Daha önce Mısır-İsrail arasındaki anlaşmayı kullanararak Arapların Lideri olmaya oynayan Saddam birden bire Başka bir amaca yöneldi. Körfez petrollerinde Irak’ın daha çok hakkı olduğunu bahane ederek hiçbir resmi açıklama yapmadan Eylül ayının sonunda (1980) İran’a saldırdı. Saddam sözde Generaldi ama hiçbir savaş deneyimi yoktu. İlk başlarda İran’ın içine girse de İran durumu dengeledi

31.   Saddam 1981’den itibaren Nükleer Silah yapmayı hedeflemiş ve milyonlarca dolarlık yatırım yapmıştı. Bu arada İran Ordusu Irak’ı zorlamaktaydı. Bağdat yakınlarındaki Nükleer silah yapımında kullanılan reaktörü kendine de tehdit gören İsrail,  savaş uçakları ile çok tehlikeli bir operasyon ile reaktörü kullanılamaz hale getirdi.


32.  Savaşta kayıpları artan ve Nükleer silah hayali de yok olan Saddam 1982 de İrana ateşkes önerdi. Ama Humeyni kabul etmedi. Hükümeti toplayan Saddam, “ Ne yapmamı tavsiye edersiniz?” diye bakanlarına danıştı.  “Bir süreliğine de olsa Devlet Başkanlığından ayrılın” diyen Sağlık bakanına teşekkür etti ve tutuklattı. Kocasını isteyen Sağlık Bakanının eşine cevabı: “Söz veriyorum eşinizi size  geri vereceğim oldu.” Saddam,  sözünde durdu ve kadına kocasını siyah bir poşet içinde cesedi parçalarına ayrılmış olarak geri verdi.  Saddam'ın söz verip te sözünde durduğu 3-5 olaydan biri de budur derler.

33.   Bu arada Saddam'ın Babil'i inşa etme ve Nebukadnezar olma niyetine bir dönelim isterseniz. Saddam 1978 de Babil kazılarına başlamış ve şehir tüm ihtişamı ile arzı endam etmeye başlamıştı. İştar Kapısı bile yeniden yerine yapıldı. Fakat Saddam arkeologları dinlemiyordu. Irak halkına ve yabancılara teşhir edilecek olan Babil hemen hemen ortaya çıkmıştı. Yeni Babil'in tanıtımı için her sene 'Babil Festivalleri' tertip edildi, dünyanın dört bir tarafından binlerce kişi Bağdat'a davet edildi.

34.  Saddam Yahudileri hiç sevmiyordu, bunu eylemleri ile sürekli gösteriyordu. Galiba hem bu yüzden hem de kendini Yahudilerin en büyük düşmanı olan ve Süleyman Mabedini yıkan adam olan Nebukadnezar’a benzeten Saddam’a diş bilemeye başlamışlardı artık. Fakat İran-Irak savaşı Babil ile ilgili hayallerini gerçekleştirmesini geciktiriyordu. Babil kentinde kendine bir saray yaptırdı Saddam. Sırada  Babil kulesi be Babil’in Asma Bahçeleri vardı.

35.   Öte yandan Savaşta İran ve Irak birbirlerine üstünlük sağlayamıyorlardı. Her ülke en az bir milyona yakın kayıp vermişlerdi. Ve sonuçta İran 20 Nisan 1988 tarihinde ateşkesi kabul etti: Sınırlar 8 yıl önceki sınırlardı. Buna rağmen Saddam savaşı kazandığını ilan etti. Ama Irak perişan durumdaydı.

36. Saddam savaşı tam olarak kazanamama nedeni olarak İranla işbirliği yapan Kürtleri ve Şiileri görüyordu. Onları cezalandırmalıydı savaş biter bitmez Kürtlere yöneldi.  Kürt bölgelerini zehirli gazlarla (Hardal ve Sinir gazı) bombalattı. İlk etapta 100 bin Kürdü öldürdü. Halepçe perişandı.

37.   Bu arada Saddam’ın bir metresi olduğunu ortaya çıkması aile içinde huzursuzluk yaratıyordu. Bu arada kökü 1800 lü yıllara dayanan Esrarengiz bir tarikat büyüyordu. Şeyhi bir Kürt olan bu tarikatın adı: Kesnizani (Kimse bilmiyor) idi. Devlet memurları arasına ve orduya yavaş yavaş sızıyordu

38.  Ailesi ile arası soğuyan Saddam’ın ailesine kadar bile sızmıştı Kesnizani. 1980 e kadar zenginleşen Irak halkı, İran savaşından sonra fakirleşmeye başladı. Irak fakirleşiyordu. Irak’ın petrol rezervleri savaşın hasarını ve diğer ihtiyaçları karşılayamıyordu.

39.   Saddam gözünü Kuveyt’e çevirdi ve kimsenin beklemediği bir zamanda 2 Ağustos 1990 da Kuveyt’e girdi ve 6 günde yönetimi ele geçirdi. Dünya ayağa kalktı Saddam bu tepkiyi beklemiyordu. Ama Saddam’ın askerleri Kuveyt’i talan ediyordu bu arada. ABD öncülüğündeki BM tüm uyarılara ve verilen zamana rağmen Kuveyt’ten çıkmayan Saddam’a karşı“Çöl Fırtınası” adı verilen bir harekat düzenlerdiler. Yüksek teknolojik silahlara Saddam cevap veremiyordu. İsrail ve S. Arabistan’a füze atıyordu sadece.

40.   Kara savaşından önce Saddam’ın askerlerinin yarısı ya teslim olmuştu ya da firar etmişti. Kara savaşı başladıktan 4 gün sonra Kuveyt işgalden kurtarıldı. Saddam sürekli saklanıyordu bugünlerde. ABD’nin kendini yakalayacağını düşünüyordu. Fakat baba Bush, ilginç bir şekilde harekatın bittiğini ve Irak’tan ayrılacaklarını duyurdu. Saddam paçayı yırtmıştı. ABD ve BM Saddam’a dokunmadı. Ve Saddam bu net yenilgiyi bile beni düşürmeye kimsenin gücü yetmez diye zafer kutlamasına çevirdi.

41.  Saddam biraz Aşiret üyesi olması nedeniyle biraz da güvenlik kaygılarıyla ülkeyi aşiret mantığıyla yönetiyordu. En güvendiği adam ise Damadı Hüseyin El Mecid idi. Oğulları Uday ve Kusay'ı veliahtı olarak görmüyordu.

42.  Bu arada körfez krizini fırsat bilen güney Iraktaki Kürtler ve Şiiler İsyan ettiler. Ama Irak Devrim Muhafızları bu isyanı anında bastırdı. Saddam isyan edenleri acımasızca cezalandırdı. Bir muhalif yüzünden bütün aileyi cezalandırırdı. Tecavüz dahildi buna.

43.   Saddam tekrar güçleniyor gözüküyordu ama durum farklıydı. ABD’nin başında artık Bill Clinton vardı. Saddam Kürt bölgelerine sürekli operasyonlar yapıyordu. Günde 1000 kişiyi öldürttüğü dönemler oldu.ABD ve BM ise sürekli kimyasal ve Nükleer silah üretildiğini iddia ediyordu.

44.   Saddam Hüseyin ise ABD ve Batı koalisyonu tarafından baba Bush döneminde ele geçirilebilecekken 2003 yılına kadar iktidarda kalmasına göz yumuldu. Petrol ambargosu konuldu. Petrol karaborsadan yine ucuz bir şekilde Batıya satıldı. Ama Irak silah almaya devam etti. Bu dönemde ambargo uygulanan Irak’a kaçak yollardan giren birçok Batı kökenli ürün karşılığında haksız para kazanan tipler türedi. Karaborsa olarak bilinen bu yol sayesinde Irak petrolü piyasa değerinden çok daha değersiz hale getirilerek pazarlandı.

45. Ordudaki komutanlar Saddam sonrası için konum almaya başladılar. Çoğu Uday’ın safında yer almaya başladı. Bunu fark eden Saddam’ın kara kutusu Hüseyin el Mecid sonunun felaket olabileceğini düşünerek kaçtı ve tüm silah ve savunma sistemlerinin bilgisini batı ile paylaştı. Fakat en son Ürdün Kralı'nın korumasına giren Mecid, korumanın kaldırılmasından sonra bizzat Uday tarafından öldürüldü. Oysa Saddam istese onu her yerde öldürtürdü.

UDAY VE KUSAY
 

 46.   Bu arada ABD ve BM ‘nin Saddam’a karşı uyarıları arttı. ABD de yeni başkan Oğul Bush’tu. Irak’ın silahsızlanma konusunda isteksizliği ve kimyasal/nükleeer silah üretmeye devam ettiği iddiasıyla ABD ve BM, 29 Mart 2003 de askeri harekâta başladılar.

47.   Yani 2. Körfez Savaşı başlamıştı. Bu arada Kesnizani Tarikatı Saddam’ın ailesi dahil herkesi müridi yapmıştı. ABD ve müttefikleri ellerini kollarını sallayarak Irak'a girdiler. Bağdat’a kadar ilerlediler. Saddam tek mermi atamadı. Tek uçak kaldırmadı.

48.   Saddam'ın eşi dahil bütün komutanlar, pilotlar artık son raddede Kesnizani Şeyhlerinin emriyle hareket ediyorlardı. Saddam'ın ruhu bile duymamıştı bu tarikatın yükselişini. Ya da sürekli ona yakınları tarafından yanlış bilgiler gidiyordu. Saddam her şeyin farkına son anda varmıştı.

49. Saddam kaçtı. Ama Uday ve Kusay kaçamadılar ve Temmuz 2003 de Kolaisyon (!) güçlerinin düzenlediği bir operasyonla öldürüldüler. Ve Saddam'ın peşine düştüler. Saddam 13 Aralık 2003'de Tikrit'te bir çiftlikte yakalandı. Yeni Irak Hükümeti tarafından yargılandı. 5 Kasım 2006'da idam cezasına çarptırıldı. Ve 30 Aralık 2006'da İdam edildi.

50. Saddam hakkında çok şey yazıldı çizildi. Hakkında leyhte ya da aleyhte bir çok sözler söylendi. yazımızı Saddam'ın entersan huylarını içeren bazı bilgilerle sonlandıralım.

51.   Saddam, kendi kanıyla Kuran-ı Kerim yazdırmıştır. Hattat Şakir Cevdet Abbas Bağdadi tehdit edildiği için yazmak zorunda kaldığını 40 şişe kan kullandığını, haftada 1 cüz yazdığını ve yazarken yemekten kesildiğini, saçlarının döküldüğünü ve gözlerinin bozulduğunu söylemiştir.

 

 52. Saddam, Rum Ortodoks olan Mişel Eflâk'ın son günlerinde İslamiyet'i seçtiğini ilân etti ve "Son günlerinde gayet mü'min bir Müslüman olmuştu" dedi. Sonra Eflâk'ın adının başına bir "Ahmed" ilâve edip ismini "Ahmed Mişel" yaptı, ayetlerle dolu bir türbe inşa ettirdi!

53.   Saddam’ın 13 Aralık 2003’teki yakalanma sahnesinin de düzmece olduğunu iddia edenler oldu, asılan kişi Saddam’ın dublörü Kasım el Ali olduğu söylendi. Gerçek Saddam’ın son 15 yıldır hiçbir fotoğrafının yayınlanmadığını öne sürüldü.

54.   Alman adli tıp uzmanı Dr. Dieter Buhmann’ın fotoğraflar üzerinde yaptığı araştırmalara da Saddam’ın en az üç benzeri olduğunu tespit ettiği söylendi. Çalışmalarında farklı zamanlarda çekilen binlerce fotoğraf ve 30’un üzerinde video görüntüleri incelediğini belirtmiştir.

55. Saddam Hüseyin 2002 seçimlerinde kampanya şarkısı olarak, rekorlar kitabına adını yazdırmış Whitney Houston'a ait olan, "I will always love you" parçasını kullanmıştır.

56.   Saddam beslenmesine çok çok dikkat eden bir adamdı, Spor yapardı. Yüzmeyi severdi. Bütün saraylarında (On civarında sarayı vardı) havuz vardı. İşin ilginç yanı bazı sarayları lüks manyağı Arap Liderleri konuk ederken küçük düşmemek için yaptırmıştı.

57.   Arap kanallarının yanı sıra yabancı haber kanallarını da izleyen Saddam’ın bir diğer zevki de özellikle suikast, casusluk gibi konuları ele alan filmleri izlemek.En sevdiği filmlerin Baba serisi ve başrolünü Spencer Tracy’nin oynadığı “İhtiyar Adam ve Deniz” olduğu biliniyor.

58. Akşam yemeklerini şarap eşliğinde yemeyi sevdiği ve Mattheus Rose’yi tercih ettiği söylense de, Saddam halk arasında alkol alırken hiç görüntülenmedi.Aslında laik olduğu bilinen Saddam halka hep dine saygılı görünmüştür.

59. Saddam'a , Irak’ta yaşam standartlarını yükseltmek için yaptığı çalışmalar nedeniyle UNESCO tarafından ödüllendirilmiştir.  Ayrıca 1980 yılında kendisine Detroit’in altın anahtarı ve fahri vatandaşlık belgesi verilmiştir. Ve o da kiliseye yüklü miktarda bağış yapmıştır.

60. Saddam’ın “laik Arap milliyetçiliğine” dönüşen katı rejiminin “laik” yönü ülkede çoğunlukta olan Şiileri, “Arap milliyetçisi” yönü ise kuzeydeki Kürtleri rejime karşı hasmane bir tutum sergilemeye yöneltmiştir.

61.   Sözde Baas kardeşi olan Saddam ve Hafız Esad'ın arası sonradan iyice açılmıştır. Belli ki Hafız Esad çok daha sinsidir. kendisi gibi Baas partisinin iktidarda olduğu, komşusu olan Arap ülkesine karşı, kendisi gibi seküler olmayan dini bir rejim olan İran'a destek vermiştir.

 

 62.   Birgün eski Irak Havayolları Genel Müdürü Nureddin el Safi'nin eşi Samira el Şabander'i televizyonda gören Saddam Hüseyin, çok beğendiği genç ve güzel kadını kendine eş olarak ister. Kocasının tercih hakkı yoktur. Karısını boşama talimatını mecburen yerine getirir. Saddam, o gün bugündür, ikinci karısı Samira ve ondan olan oğlu Ali'yi kimseye göstermez. Bu yüzden kimsede resmi yoktur. Resim çekmeye kalkışan da öldürüleceğini bilir. Time Dergisi'nin haberine göre Ali, annesi Samira ile birlikte halen Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta yaşıyor. Dergi, Saddam'ın Samira'dan olan oğlunun Ali değil, ‘‘Seif’’ adını taşıdığını ve 20 yaşında olduğunu yazdı. Saddam. soyunun kurutulmasını engellemek için gizlemiştir.

63. Ortadoğu'nun kaderinde önemli rol oynayan, en uzun süre iktidarda kalan devlet adamlarından biri olan, Çağdaş Babil'in Kralı; Nebukadnezar’ın varisi;

 

 Saddam Hussein Abd al-Majid al-Tikriti' yi yazdım.

 


 

 

Tolga Tanolcay

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

EHL-İ KİTABI ve ONLARIN KUTSAL KAYNAKLARINI NE KADAR TANIYORUZ?

Peygamberimiz (SAV) Neden Bir Ay Süresince Eşlerine Küstü?

Türkiye'nin Sınırları Nasıl Çizildi, Ayrıntıları Ne Kadar Biliyoruz?