Unuttuğumuz Ülke : IRAK -1

1.       Bana “Ortadoğu’daki en önemli ülke hangisidir?” şeklinde bir soru soracak olsanız, cevabım; gerek tarihi ve jeopolitik konumu, gerek sahip olduğu doğal kaynaklar ve demografik yapısından dolayı “Irak” olur. Uzun süredir Irak’ı konuşmuyoruz. Adeta gündemimizde yok.


2.    Suriye ve Lübnan, D. Akdeniz konuşuluyor ama Irak unutturuldu. Ben bu sebeple kendi çapımda IRAK’ı tekrar gündeme getirmek istedim. Irak çok önemli, özellikle Türkiye için. Öyleyse sizleri ayrıntıya boğmadan bir ırak yolculuğuna çıkaracağım.

3.       Bu konuyu iki ayrı makale olarak ele alacağım. Birinci bölümde yani bu makalede, Antik dönemden başlayarak Saddam Hüseyin iktidarına kadar Irak’ı ele alacağım. İkinci makalede ise Saddam Hüseyin döneminden başlayarak günümüz Irak’ını anlatacağım.

4.       Tarihte daha önce “Irak devleti” veya bir “Irak halkı” olmamıştır. Irak’ın bulunduğu Mezopotamya bölgesi ise bildiğiniz gibi dünyanın ilk önemli yerleşim merkezlerinden biridir.

5.       “Irak” isminin devlet ismi olarak ilk kez kullanıldığı doğrudur ama “Bölge ismi” olarak kullanımı çok eskidir. “IRAK” kelimesinin, Türkçe’deki “Uzak” kelimesi ile de bir ilgisi yoktur. Arapça “El-‘irāq”, “Nehir şeridi” ya da “Su boyunca” anlamına geldiği, yine Arapça “Irakeyn” yani “İki nehir” den de türediği, Sümerce EREKH/URUK kelimesinden türediği en yaygın iddialardandır. Şahsi kanaatim Erekh/Uruk kelimesinden türediğidir.

6.       Antik uygarlıklar ile ilgili her bilgiye temkinli yaklaşıyorum. Antik dönemini hatta tarihin bir çok döneminin bilerek ve kasten yanlış bir okuma ile yazıldığını, çoğu kendi ellerinde bulunan tarihi belge ve bulguların bu yanlış okumanın ispatı olarak sunulduğunu ve bir çok konuda yanıltıldığımızı düşünüyorum ama yine de Irak bölgesinin antik tarihi ile ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum. Bu bölge, M.Ö. 7. yüzyıla kadar Sümer, Akad, Babil ve Asurların elinde kalmıştır.

7.       SÜMERLER:  Milattan önce 4.000 ve 2350 yılları arasında hüküm sürmüştür. Antik Tarihin ilk ve en önemli uygarlığı kabul edilir. Şehir devletlerinden oluşan bir konfederasyondur. Yazıyı bulmak gibi tarihteki birçok ilkleri yapmışlardır. En önemli şehirleri; Ur, Uruk, Lagaş'tır. Bu şehir devletleri ENSİ veya PATESİ denilen Rahip-krallar tarafından yönetiliyordu Akad ve Elmalılar son vermiştir.



8.       AKADLAR; Milattan önce 2350 ve 2150 yılları arasında hüküm sürmüştür. İlk sürekli ve düzenli orduları kurmuşlardır. (Bu sayede kısa zamanda Mezopotamya'nın tamamına sahip olmuşlardır.) Tarihte bilinen ilk büyük imparatorluğu kurdular. Kurucuları SARGON, başkentleri AGADE'dir. Bugünkü Kürtlerin ataları olan Guttiler tarafından yıkıldılar.


 9.       BABİLLER; MÖ 1900 ve 539 yılları arasında hüküm sürmüştür. Akadların yıkılması sonucu Asurla beraber ortaya çıkan iki devletten biridir. İlk "Mutlak Krallık" anlayışı Babil'de ortaya çıkmıştır. Ünlü kralları HAMMURABİ, ilk ANAYASA olarak bilinen (ki öyle değildir) "Hammurabi Kanunlarını" oluşturdu. "Babil Kulesi" ve "Babil'in Asma bahçeleri" en önemli eserleridir. Hititler ve Persler tarafından yıkılmıştır.


 10. ASURLAR; Milattan önce 2000 ve 609 yılları arasında hüküm sürmüştür. Yukarı Mezopotamya'dac(Güneydoğu Anadolu) kurulmuşlar, Toroslar ve Kapadokya'ya kadar yayılmışlardır. Anadolu'da ticaret kolonileri kurdular (Kültepe’de). Çivi yazısını Anadolu'ya öğreterek, Anadolu'da tarih devirlerini başlattılar. Tüm çivi yazılı eserleri başkentleri NİNOVA'da toplayarak, ilk KÜTÜPHANECİLİK ve ARŞİVCİLİK faaliyetini başlattılar. Medler ve Babiller son vermiştir.


 11.   ELAMLAR  (M.Ö.3000-M.Ö.646) Güneydoğu Mezopotamya ve Güneybatı İran’da Antik çağda varlık gösteren İran öncesi bir medeniyettir. Elam ülkesi Sümer ülkesinin doğusunda  idi. Bu bölge günümüzde İran'ın, Huzistan eyaleti ile İliam ilinin olduğu ovaları ve Güney Irak'ın küçük bir kısmını kapsamaktadır. Elam ülkesi site devletleri şeklindeydi, başkentleri ise Susa'ydı. Bilim ve teknikte ileri olmamalarına rağmen süsleme ve madencilik alanında büyük gelişme göstermişlerdir. Elam Krallığı, Asur Kralı Asurbanibal M.Ö 646'daki seferi ile yıkıldı ve tarihe karıştı.


12.   Irak toprakları, MÖ 7. Yüzyıldan, MS 7. Yüzyıla kadar, Pers, Grek, Roma, Bizans ve Sasaniler’in temsil ettiği diğer büyük medeniyetlere sahne olmuştur. Adeta bir savaş alanı gibidir bu topraklar.

13.   İslamiyet’in doğuşu ve hızla gelişmesi ile birlikte Müslümanlar uzun süre bölgeye hâkim oldular. Irak, 637 yılında Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra Hz. Ali döneminde İslam’ın merkezi haline getirilmiş ve başkent “Kufe’ye” taşınmıştır.

14.   Hz. Ali ile Emeviler (Muaviye) arasındaki Sıffın Savaşı Irak sınırları içinde olmuş ve bu savaşın ardından da bölge günümüze kadar süren farklı mezhep ve etnik grupların mücadelelerine sahne olmuştur.

15.   Bağdat, Emeviler (661–750) ve Abbasiler (750–1258) dönemlerinde en parlak devresini yaşadı. O zamanlar Bağdat dünyanın en önemli kültür ve ticaret merkeziydi. Bağdat 762’den itibaren yeni baştan imar edilerek Abbasiler’in yani, İslam dünyasının baş şehri oldu ve dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri haline geldi. Bilhassa 786–809 seneleri arasında halifelik yapan Harunürreşid ve oğlu Me’mun zamanında Irak dünyanın en parlak bilim ve kültür merkezi oldu.

Harun Reşid Dönemi Bağdat Şehir Planı

16.   Irak, 1055 yılından itibaren Selçukluların hâkimiyetine girmiş ardından da Moğol istilasına uğramış ve iki yüzyıl onların kontrolünde kalmıştır.

17.   1258’de Irak’a giren Moğol hükümdarı Hülagü, Bağdat’ı ve diğer şehirleri yakıp yıkmış, binlerce Müslüman’ı öldürmüştür.

18.   Daha sonraki tarihlerde de eski günlerini bulamayan Irak, sırasıyla Celayirliler, Timuroğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin hâkimiyeti altında kaldı. Şiilik ve Sünnilik arasındaki fark “Safevi Devleti” döneminde özellikle yaratılmış ve abartılmıştır.

19.   Safeviler kendi iktidarlarını bu mezhep farklılığına dayandırıp oluşturmuşlardır. Tarih boyunca Irak, Sünni Anadolu Türkleri ile Şii İran Türkleri arasındaki hâkimiyet mücadelesine sahne oldu.

20.   Şah İsmail, Şiiliği, imparatorluk halkının zorunlu dini olarak ilan etmiştir. Irak içinde Sünni mescitler yıkılmış, büyük camiler Şii ibadet yerlerine dönüştürülmüş ve halk mezhep değiştirmeye zorlanmıştır. Kendilerini Sünni İslam’ın koruyucusu olarak gören Osmanlı, Abbasi halifeliğinin merkezi olan topraklarda Şiiliğin zorla kabul ettirilmesine karşı çıkarak ve Basra Körfezi odaklı ekonomik sebeplerle de 1534’te Irak’ı yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır.

21.   Şah Abbas orduları 1624’te Bağdat’ı işgal edip Sünni halkın çoğunu öldürerek Irak’ı tekrar ele geçirmeye çalışsa da, Osmanlı 1638’de Irak üzerinde kontrolünü tekrar sağlamayı başarmıştır Irak, Osmanlı hâkimiyetinde kaldığı yaklaşık dört asırlık süre zarfında en parlak ve huzurlu dönemini yaşadı.  Ülke 1918’e kadar Osmanlı yönetiminde kalmıştır.

22.   Tarih boyunca Irak, Abbasi dönemi (750–1258) hariç, ya başka bir yerde merkezi olan bir imparatorluğa tabi olmuştur. (Emeviler, Moğollar, Selçuklular, İlhanlılar ve Osmanlılar) ya da Doğu Akdeniz ülkeleri ile İran arasındaki sınır bölgesini oluşturmuştur.

23.   İngilizler, Birinci Dünya Savaşı sırasında 22 Kasım 1914’te Basra’ya girdiler. Ancak Nisan 1916’da Osmanlı Kuvvetleri Kütül’amare’de İngilizleri büyük bir yenilgiye uğratarak İngiliz askerlerinin tamamını esir aldı.

Kutul'amare Savaşının Komutanı Halil Kut Paşa (Burak Kut'un Dedesi)

24.   Büyük kayıplar veren İngilizlerin toparlanmaları uzun sürdü ve Bağdat’ı ancak 11 Mart 1917’de ele geçirebildiler. Mayıs 1918’de Kerkük’e kadar gelen İngilizler, Musul’u ve petrol yataklarını ele geçirmek için daha hızlı hareket etmelerine rağmen 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığında henüz hedeflerine ulaşamamışlardı ve Musul’u ancak 6 Kasım’da mütareke hükümlerine dayanarak işgal edebildiler.

25.   Böylece Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlı devleti bölgeden çekildiğinden Irak tamamen İngiltere’nin işgaline uğradı ve İngilizlerin Irak’ta kurdukları askeri yönetim 1920’ye kadar devam etti.

26.   Modern Irak 1920’de, Osmanlı Devleti’nin, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesiyle birlikte İngilizler’in Osmanlı eyaletleri olan Musul, Bağdat ve Basra’yı birleştirmeleri sonucu, Fırat ve Dicle Havzasını kontrolü altına alan ve yakın bir bölge devleti tarafından yönetilmeyen yeni bir siyasi oluşumdur.

27.   Fransa ve İngiltere arasında 1916 yılında Sykes-Picot Anlaşması yapıldı. Bu anlaşma sonucunda kurulan devletlerden Irak, Ürdün, Filistin İngiliz bölgesi; Suriye, Lübnan Fransız bölgesi oldu anlaşma özellikle Ortadoğu’nun bugünkü hale gelmesine sebep olması açısından önemlidir.

28.  “Sykes-Picot” antlaşmasının gayri resmi düzenlemeleri San Remo Konferansı’nda resmiyet kazanmıştır.1920’de düzenlenen “San Remo” Konferansı’nda Osmanlı eyaletleri “MANDA”  adı verilen birimlere bölünmüştür. Manda sistemi 19. yüzyıl emperyalizminin kendi kaderini tayin etme görüntüsü verecek şekilde yeniden ambalajlanmasıdır

29.   İngilizler başta Irak’ı bizzat yönetmeyi düşünmüşlerse de ancak halkın sert muhalefetiyle karşı karşıya kalmışlardır. Çıkan isyanlarda özellikle Şii halk rol almıştır. Şiilerin çoğunlukta olduğu Necef, bu dönemde isyanın merkezini oluşturmuştur. Sonuçta İngilizler, Hz. Muhammed’in soyundan gelen Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu, “Faysal’ı” 23 Ağustos 1921’de “Irak kralı” sıfatıyla tahta çıkardılar.

Irak'ın İlk Kralı I. Faysal ve Mustafa Kemal

 30.   Kral Faysal, “Arap Irkçılığının” önemli bir temsilcisidir. Irak kralı olmadan önce sözde “Büyük Suriye Devleti’nin” krallığına getirildi. Ama bu durum San Remo Konferansında kabul edilmedi ve Suriye ile Lübnan Fransa’nın Mandası oldu. Şam’a giren Fransız birlikleri, Faysal’ı tahttan indirdi. Sonra İngilizler “Irak Kralı” yaptılar. Fransa’nın Suriye ve Lübnan aşkının (!) o zaman başladığı buradan anlaşılmalıdır. Asla bırakmak istemiyorlar buraları.

31.   Faysal, Kral olduktan sonra Anayasa ve Parlamenter sistem ile ilgili çalışmalar yaptı.  10 Temmuz 1924’de Irak Anayasası kabul edildi. 1924’te kabul edilen anayasada Irak, seçimle gelmiş çift meclisli yasama organı olan ve veraset yoluyla geçen meşruti monarşi olarak tanımlanmıştır.

32.    Irak Parlamentosu, 1928 yılında 88 kişiden oluşmaktaydı ve bunun 26’sı Şiilere aitti. Faysal’ı (Sünni Arap Yönetimini), Kürtler ve Şiiler hiç benimsemediler. İlk ırak ordusu 7500 İngiliz askerinden oluşuyordu. Faysal, Milli (!) bir ordu kurmayı istiyordu Kürtler ve Şiiler bu orduya katılmamak için sürekli sorun çıkardılar.

33.   Faysal İngiliz emri altında onların istediği şekilde ve onlarla çeşitli antlaşmalar imzalayarak devleti yönetti. Irak bağımsız (!) bir devlet olarak 1932 yılında o zaman adı “Milletler Cemiyeti” olan Birleşmiş Milletlere katıldı. Ve 1933 yılında Kral Faysal öldü… Böylece Irak’ın İngiliz Mandası Dönemi görüntüde sona erdi  

34.   Kral I. Faysal’ın. 1933’de de ölümü üzerine 21 yaşındaki oğlu Gazi, kral oldu. Fakat Kral’ın altındaki yönetim tabakası İngiliz Yanlıları ve Alman Yanlıları olmak üzere ikiye ayrıldı. Alman yanlıları genelde Arap Irkçısıydı. Bundan sonraki uzunca süreç bu iki görüş arasındaki iktidar kavgası ve buna ilaveten Şii ve Kürt muhalefeti ile geçti.

Irak'ın İkinci Kralı GAZİ

 35.    1933’de 1941 yılına kadar Ordu destekli darbeler dönemi yaşandı: Bir İngiliz yanlıları darbe yapıyor, bir Alman yanlıları darbe yaparak hükümeti ele geçiriyorlardı. Irak'ta, 1937 ile 1941 arasında tam yedi ayrı askeri darbe yaşanmıştır.  Bir Arap ırkçısı olan Kral Gazi ise gizliden de olsa Alman yanlılarını destekliyordu. Kral Gazi, 1939 da trafik kazası (!) geçirerek öldü. Yerine 2.5 yaşındaki oğlu II. Faysal kral oldu ama tahta ancak 1958 de geçebildi. Onun yerine amcası Prens Abdullah vekalet etti. Ama II. FAysal tahtta sadece 5 ay kalabildi.
Irak'ın Üçüncü ve Son Kralı II. Faysal (Faysal bin Gazi)
36.   Sürekli darbelerle hükümet olma dönemine İngiltere 1941 de Irak’ı işgal ederek son verdi. Bu döneme kadar Irak, Türkiye gibi II. Dünya savaşına girmeme politikası izliyordu. Ekim 1941’de “Nuri Said Paşa” başbakan oldu ve bu görevinde 1944’e kadar kaldı. Ülke yönetimi artık İngiltere yandaşlarının eline geçmişti. Nitekim 16 Ocak 1943’de Irak Almanya, İtalya ve Japonya’ya savaş ilan etti.

37.   Irak’ın kurulmasından 1945’e kadar Askeriyede ve bürokraside olanların ve devleti yöneten başbakanların neredeyse tamamı ya Osmanlı paşası ya da Osmanlı bürokratıdır. Ama çoğu bir şekilde Arap ırkçısıdır.

38.   Irak’ta 1945 ile 1958 yılları arasında çoğunluğu İngiliz yanlısı “Nuri Said’in” başkanlığında genellikle aynı kişilerden oluşan yirmi dört hükümet kuruldu. Uzun süre muhalefet partilerinin yasaklandığı bu dönemde etkisini artırmaya başlayan Sovyet nüfuzuna karşı İngiltere ve Amerika’nın teşvikiyle bölge ülkeleri arasında dayanışmayı arttırmak amacıyla Türkiye, İran, Pakistan ve İngiltere’nin katıldığı Bağdat Paktı kuruldu.

39.   Irak’ta 1921 ile 1958 yılları arasındaki en önemli siyasi figürü Aslında bir Osmanlı Paşası olan ve Panarabizm’in en önemli savunucularından biri olan “İngiliz Kuklası” Nuri Said Paşadır. Değişik tarihlerde tam 7 kez başbakan olmuştur. 1955'te ABD'nin desteğiyle imzalanan “Bağdat Paktı'nı” etkin biçimde destekleyerek Irak'ın Arap ülkeleri arasındaki konumunu güçlendirmeye, böylece halkın desteğini kazanmaya çalıştı.

Nuri Said Paşa ve Adnan Menderes

40.   Ama ülkede Batı karşıtı milliyetçi akım giderek güç kazandı. 14 Temmuz 1958 yılında gerçekleşen kanlı bir darbe ile krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. “General Abdülkerim Kasım” cumhurbaşkanı oldu. Bu sırada Kral II. Faysal, Prens Abdullah ve Nuri Said öldürülmüştür. Irak’ta bu dönem özellikle “komünizm ve etnik milliyetçiliğin” hızla yayıldığı yıllar oldu.

41.   Nuri Said, darbeden bir gün sonra “kadın kılığında” kaçmaya çalışırken yakalandı, aynı gün vurularak öldürüldü ve defnedildi. Ancak daha sonra kızgın bir kalabalık tarafından cesedi gömüldüğü yerden çıkarıldı, sokaklarda sürüklendikten sonra bir direğe asılarak yakıldı.

42.    1958 darbesiyle ülkenin İngiltere ile olan 37 yıllık bağı da kopmuştur. Bu tarihten itibaren Irak da, Suriye ve Mısır gibi bağlantısızlık adı altında her geçen gün biraz daha Sovyet denetimine girmiştir.

43.   Ülkede bu dönemde BAASCILIK ve NASIRCILIK güçlenmeye başladı. Kasım, Kürtler’in desteğini de almaya çalışmış ve Rusya’da süründe bulunan Kürt lider “Molla Mustafa Barazani’yi”  ülkeye getirtmiştir. Fakat 1961 yılında Kürtler isyan çıkartmış ve bu isyan 1963 de “Kasım” iktidardan düşene kadar devam etmiştir.

Molla Mustafa Barzani

 44.    General Abdüsselam Arif ve Baas Partisi, 8 Şubat 1963’de General Kasım’a karşı darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdiler. Bir süre sonra,  Arif ile Baascıların arası bozuldu. Bunun üzerine Abdüsselam Arif,  Baas’ı tüm yönetim kademelerinden uzaklaştırdı ve Baas liderlerinin büyük bölümü İspanya’ya sürgüne gönderildi. Arif’’in devlet başkanlığı büyük ölçüde kuzeydeki Kürt isyanlarını bastırmakla ve kendini iktidarda tutma çabalarıyla geçti.

45.   Abdüsselam Arif 1966 da helikopter kazasında öldü ve yerine kardeşi Abdürrahman Arif geçti. 1963–1968 dönemine Arif kardeşlerin iktidarı damgasını vurmuştur. General Kasım zamanında Nasır’dan uzak duran Irak’ın bu politikası Arif kardeşlerin iktidarı zamanında değişmeye başlamıştır.

General Kasım

46.    Nasır’la 1964’te başlayan görüşmelerde 1966’da iki ülkenin birleşmesini öngören ekonomik ve askeri bütünleşmeye gidilmesi kararı alınmış fakat bu daha sonra gerçekleştirilememiştir.

47.    Bu kez de Baas Partisi, 17 Temmuz 1968’de bir darbe ile iktidarı ele geçirdi ve General “Ahmet Hasan el-Bekir” devlet başkanı oldu. Aynı zamanda Baas Partisi Genel Sekreteri ve Devrim Komuta Konseyi Başkanı olan Hasan El-Bekir bu görevde 11 yıl kaldı. Bu dönemde SSCB ile 15 yıllık bir işbirliği antlaşması imzalandı, Petrol Şirketleri millileştirildi, İranla başta Şattül Arap sorunu olmak üzere sorunlar çözüldü ve BAAS halk gözünde itibar kazandı.

48.    1976’da beri başbakanlık görevini yürüten ve Hasan el-Bekir olsa da rejiminin gerçek güçlü adamı “Saddam Hüseyin’di”. Baas Partisi içinde gerçek güç tamamen Saddam Hüseyin’in elinde toplanmıştı. Bu gücü kullanarak parti içinde bir darbe yapan Saddam Hüseyin Irak Devlet Başkanı oldu (1979).

Saddam Hüseyin ve Hüseyin El Bekir

49.   Saddam Hüseyin, yirmi yılı aşkın bir süre, Irak’ın Devlet Başkanı olarak görev yapmıştır. Saddam liderliğindeki Irak, oldukça sert ve saldırgan bir dış politika yürütmüş, özellikle komşusu İran ile uzun süre kanlı bir savaş içerisine girmiştir. Diğer bir komşusu olan Kuveyt’i de işgal etmiştir. Saddam, sadece bu iki ülke ile değil, diğer Arap devletleriyle de birçok sorunlar yaşamıştır.

50.   Saddam’ın bu politikaları sadece dışa yönelik olmamış, Irak iç politikasında da etkisini göstermiştir. Saddam’ın kurduğu baskıcı yönetim anlayışı, kendisine muhalif olanları acımasızca susturmuştur. Ayrıca birçok diplomat sürgün edilmiş ve Irak sınırlarına bir daha alınmamıştır.

51.   Yazımızın ikinci kısmı Saddam Hüseyin dönemi, Körfez Savaşı ve Günümüz Irak’ı hakkında olacaktır.

Tolga Tanolcay


NOT: Kaynaklar 2. Yazının sonunda verilecektir

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

EHL-İ KİTABI ve ONLARIN KUTSAL KAYNAKLARINI NE KADAR TANIYORUZ?

Peygamberimiz (SAV) Neden Bir Ay Süresince Eşlerine Küstü?

Orman Yangınları ve İtfaiyeci Keçiler