Müslüman Kardeşler'in Yükselişi ve Çöküşü
1.
Arap Baharı, Müslüman Kardeşler için altın bir
fırsattı. Ancak bu fırsat, Arap ülkelerindeki pan-İslamcı vizyonunu hayata
geçirmesine yetmedi. Demokrasiyi iktidara ulaşmak için bir araç olarak
kullanmaya çalışsa da, yerel halk İslamcı grubun iktidardaki beceriksizliğine tepki
göstermeye başlamıştı.
2.
Hareketin sembolik sonu ise, 17 Haziran 2019'da eski
Mısır Cumhurbaşkanı ve Müslüman Kardeşler lideri Muhammed Mursi'nin ani ölümü
oldu.
3.
Mursi'nin ölümü, Arap devrimlerinden sonra liderliği
ele geçirmek isteyen Müslüman Kardeşler'in (Ihvan) süregelen başarısızlığının
doruk noktasını temsil etti. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi komşularının
beklenmedik baskıları da, başarı umutlarını büyük ölçüde zedeledi.
4.
Hem Suudi Arabistan, hem de BAE Mart 2014'te Müslüman
Kardeşleri terör örgütü ilan etti. The Intercept gazetesi tarafından sızdırılan
belgeye göre, Müslüman Kardeşler'in Suudi Arabistan, BAE ve İsrail'in
(dolayısıyla ABD’nin) yeminli düşmanı İran Devrim Muhafızları ile bir toplantı
yaptı. Buna göre Nisan 2019'da Beyaz Saray, Müslüman Kardeşler'i terör örgütü
ilan etmek için hazırlandığını duyurması da sürpriz olmadı.
5.
Müslüman Kardeşler'in terörist
bir tehdit olarak tanımlanması, Amerika'nın dış politikası açısından radikal
bir değişimi temsil eder. 2011-2015 Arap Baharı sırasında, eski başkan Barack
Obama döneminde, ABD Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki otokratik yöneticilere karşı
Müslüman Kardeşler'i desteklemişti. En önemlisi ise, İslamcı partiler Libya'da
Albay Muammer Kaddafi’ye, Tunus’ta Zine El-Abedine Ben Ali’ye ve Mısır’da Hüsnü
Mübarek'e karşı Kuzey Afrika'da destek gördüler.
6.
Yerel halkın bir çoğuna göre, bu
liderler iyice çürümüşlerdi. Ama aynı zamanda bu liderler, ülkelerindeki aşırı
grupları da kontrol altında tutuyorlardı. Katar'ın İslamcı grupları
desteklemesiyle, otokrasiye karşı yürütülen kitlesel hareketler gasp edilmiş
oldu. Al-Bawaba'ya konuşan ve güvenliği için kimliğinin gizlenmesini isteyen
bir Tunuslu, "Katar'ın İslamcılara verdiği destek, devrimimize el
koydu." dedi. Devrim, Arap ülkelerini on yıllardır yöneten baskıcı
liderleri devirme umutları getirdi. Ancak bu umutlar kısa bir süre sonra
acımasız bir gerçeklikle karşılaştı.
7.
Katar'ın bölgedeki İslamcı gruplara verdiği destek,
istikrarın daha da bozulmasına, güvensizliğe ve aşırılığın artmasına yol açtı.
Tunus şu anda dünyanın en yüksek yabancı cihatçı savaşçılarına sahip. Ve Libya
hala iki rakip hükümet, haydut milisler ve yerel kabileler tarafından yönetilen
kaotik bir iç savaşın içinde.
8.
Mısır'daki Müslüman Kardeşler yönetimi, Mursi'nin
iktidarına olan hoşnutsuzluk üzerine düzenlenen geniş çaplı protestolar
sırasında devrilmesiyle son buldu. Mısır'ı şimdi İslamcılara eskisinden daha da
sert bir şekilde bastıran bir başka güçlü lider, Abdül Fettah El Sisi
yönetiyor.
9.
Ancak Müslüman Kardeşler'in bu ülkelerdeki rakipleri
de aşırılığa yönelik eleştirilerden muaf değiller. Tunus ve Libya'daki muhalif
partiler, Suudi Arabistan ve BAE tarafından desteklendiler. Libya'nın iç savaş
devletinde, bu durum birçok Selefi ve aşırı dincinin Libya'daki İslamcılara
karşı olduğunu iddia eden halife Haftar'ın ordusunda hüküm sahibi olmasına da
yol açtı.
10.
Hafter gibi liderlerle Müslüman Kardeşler'in
desteklediği liderler arasındaki fark dini değil, siyasidir. Haftar gibiler
ulus-devlet kavramına inanırlar. İslamcılar, bölgenin dört bir yanına yayılan
bir Halifelik için sınırların silinmesi gerektiğine inanıyorlar. Bu nedenle Haftar, sivillere güvenlik
sağlayarak rıza elde etmeyi başarırken, Müslüman Kardeşler gibi gruplar millet
kavramını yok etmeye çalışarak istikrarsızlığa yol açtılar.
11.
En büyük acıyı da, istikrarsızlık ve Müslüman
Kardeşler’in IŞİD ve El Kaide gibi radikal aşırılık yanlılarının kökünü kazıma
yolundaki kasıtlı ihmali nedeniyle azınlık Hıristiyan cemaatleri çekti. Eskiden
küçük bir Roma Katolik nüfusuna ev sahipliği yapan Libya'nın Derna kenti,
İslamcıların cihatçı saldırılara göz yumması sonrasında neredeyse tamamen yok
oldu. Şu anda Bingazi'de yaşayan ve güvenlik sebeb ile isminin gizli kalmasını
isteyen genç bir adam Al-Bawaba'ya verdiği demeçte, "O zamanlar IŞİD
kardeşimi fidye için rehin aldığından dolayı kaçmak zorunda kaldım." dedi.
12.
Bu başarısızlık kendisini sadece Libya ile de
sınırlamadı. Müslüman Kardeşler'in 2012'de Mısır'daki iktidarında, Kıpti
Hıristiyan azınlık artan zulümle karşı karşıya kaldı. Düzinelerce kilise tahrip
edildi ve hatta ateşe verildi. Müslüman Kardeşler’in halk isyanı sonrasında
iktidardan uzaklaştırılmalarına ve yeni Mısır Cumhurbaşkanı El Sisi'den İslami
faaliyetlere karşı sert darbeler yemelerine rağmen, 2016 ve 2017'de de korku
içinde yaşayan Kıptileri hedef alan terör dalgası görüldü.
13.
Katar, editoryal çifte standartları yüzünden Batı’da
ve bir çok Kuzey Afrika ülkesinde tepkiye neden olan devlet destekli yayın
organı El-Cezire aracılığı ile Arap devrimlerini olumlu bir şekilde tasvir
etti. El Cezire Arapça'nın 'Şeriat ve Yaşam' programında eşcinselliğin
cezasının kırbaçlanması gerektiğini söyleyen Yusuf El Karadavi gibi konukları
ağırlayarak, İslam'da köktenbir bakış açısından olduğunu gösterdi.
14.
Öte yandan, AJ+'ın video prodüksiyonuna yer veren El
Cezire İngilizce kanalı, ABD'yi LGBTQ topluluğuna uygulanan baskıdan dolayı da
eleştirdi. Al-Bawaba'ya konuşan Tunus'taki Müslüman bir kadın, "Arap
Baharı sırasında yaydıkları yalan haberlerden ve Arapça ve İngilizce ikili
tutumlarından dolayı El Cezire'den hiç hoşlanmıyoruz.” dedi.
15.
El Cezire'nin Müslüman Kardeşler'in 1991
manifestosuyla bağdaştırınca ortaya koyduğu ikiyüzlü imajı, bu tür taktikleri
batı toplumunu içten biçerek baltalamak için kullandığı teorilerine yol açıyor.
Manifestoda "Batı uygarlığını içten ortadan kaldırmak ve yok etmek için
büyük bir cihat" planı olduğu belirtiliyordu. Ve bu plan hiçbir zaman bir
Müslüman Kardeşler lideri tarafından inkar edilmedi.
16.
Katar ve Müslüman Kardeşler'in siyasi ve medya
üzerinden gerçekleştirdiği çabalar Avrupa'da da felaket sonuçlar doğurdu. El
Cezire İngilizce kanalı Avrupa'nın kapılarını gelişigüzel açması için
bastırırken, Katar sığınma talebinde bulunan kendi müslüman dostlarına bile
katı alım kuralları uyguladı. Avrupa sınırlarını açmaya karar verdi. Ancak yeni
gelen Müslüman nüfusun entegrasyonunun sürdürülmesi giderek zorlaştı.
17.
Sonuç olarak, Avrupa'yı yabancı tehditinden koruma
sözü veren ulusal popülistler güç kazanmaya başladılar. Göçmen krizi sırasında
Batı Avrupa hükümetleri, gerçek mülteciler ile maskeli İslamcı cihadistler arasında
bir ayrım yapmamıştı.
18.
Bu başarısızlığa en iyi örnek; 2017'deki Manchester
Saldırısıdır. Fail Salman Abedi, İslamcı faaliyetleri nedeniyle Kaddafi
rejiminden kaçan Libyalı bir ailenin İngiltere doğumlu Müslüman oğluydu. Abedi,
Manchester'daki Müslüman Kardeşler'e bağlı kuruluşlar tarafından işletilen
Didsbury Camii'nde ibadet ediyordu.
19.
Abedi'nin babası, Libya'da El Kaide ve IŞİD ile
bağlantılı cihatçı gruplara sempati duyduğunu ifade etmişti. Libya gibi
ülkelerdeki bu terörist gruplar dolaylı da olsa Müslüman Kardeşler milisleriyle
bağlantılıdır. El Bawaba'ya konuşan Libya'daki sivil haklar örgütünden bağlı
bir genç "Müslüman Kardeşler, çıkarlarını korumalarına yardım eden daha
radikal gruplarla aynı safta yer almaktadır.” dedi.
20.
Müslüman Kardeşler'in yurtiçinde siyasi
başarısızlığı, (Katar'ın Batılı ülkelerde yürütülen medya kampanyalarına büyük
yatırım yapmasının etkisiyle) yurtdışındaki nüfuzunun da az olduğu anlamına
gelmiyor. Eğer Trump yönetimi Müslüman Kardeşler’i terör örgütü olarak
belirlemeye karar verirse, hareket bir kez daha eski yeraltı faaliyetlerine
dönebilir, ya da ABD'nin düşman listesindeki baş ülke olan İran'la açıkça
müttefik olmayı seçebilir.
Bu makale Alessanra Bocchi tarafından kaleme
alınan ve Al Bawaba News (@AlBawabaEnglish)
de yayınlanan orijinal adı “The rise and fall of the Muslim
Brootherhood” olan makalenin çevirisidir
Yorumlar
Yorum Gönder