Oryantalizm'in Sanat Boyutu ve Resim Sanatının Oryantalizme Katkıları

 Yılan oynatıcıları, halı satıcıları, ibadet eden insanlar ve tesettürlü kadınlar ya da şark mimarisi...

Peki;  Oryantalist sanatı bu kadar çekici hale getiren şeyler bunlar mı?


İngilizler ve Fransızlar tarafından hem edebiyatta hem de sanatta Kuzey Afrika ve Orta Doğu'nun Oryantalist bakış açısıyla yansıtılması, sadece meraklı Batılıları değil, aynı zamanda Doğuluları da büyüledi. Batılı sanatçının yarattığı bu tür Oryantalist fanteziler, Doğu sanat tarihindeki bir boşluğu doldurarak Doğu'nun zengin geçmişini daha iyi anlamamıza ve takdir etmemize yardımcı mı oluyor?, yoksa bu sanatı icra edenler kötü niyetli insanlar mı, ya da kullanıldılar mı?

Doğu'da hikaye anlatımı

Doğu, çıkardığı yazarlar ve sanatçılar sayesinde sanat ve edebiyatta hiçbir zaman yetersiz ve geri  kalmadı. Doğunun edebi dünyasında hikaye anlatımı (saf kurgu), şiir ve hatta drama binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Bilinen en eski kurgusal eser, şu anda Irak olarak adlandırılan bölgede bundan dört bin yıl önce (MÖ 2100)  ortaya çıkan efsanevi bir şiir olan 'Gılgamış Destanı'dır. Bundan dört bin yıl aynı topraklar  şimdiye kadar yazılmış en büyük edebi eserler arasında yer alan destansı bir başyapıt olan 'Şahname'yi  üretmiştir. Şehname MS 977 ile 1010 yılları arasında yazılmıştır.

Ortadoğu'da şiir,  geçmişin hikayelerini hatırlamak ve canlandırmak için bir araç ve büyük bir sözlü gelenektir. Şiirin ve masal anlatımının  bu  zengin üslubu, doğuşundan itibaren  gazel'Alf Laylal wa-Laylah'  (Binbir Gece Masalları) gibi birçok fantastik kurgusal hikayelerin ortaya çıkmasını sağladı. Benzer gelenekler Hint Yarımadası'nda ve Doğu dünyasının geri kalanında bulunmaktadır.

Fransızların ve İngilizlerin Mısır ve Kuzey Afrika'ya gelişi (MS 1799), Doğu'nun kadim bilimlerinin ve ayrıca sanatlarının incelenmesine neden oldu. Doğuyu inceleyen bu yazarlar, düşünürler ve sanatçılar, çalışmalarının emperyalist ve sömürgeci Avrupa güçlerinin yararına gizli bir görev icra ettiklerinin ve onlara hizmette bulunduklarının belki de çoğu zaman farkında olmadan 'Oryantalist' unvanını benimsediler. Ama bu durum, yalnızca Batı için Doğu'nun değil, aynı zamanda Doğu'nun da küresel imajını şekillendirecek bir çalışma bütününe yol açtı. Avrupa’nın emperyalist güçleri adeta "Oryantalist sanatçıları", şehir ve eserlerinin haritasını çıkarmak, mimariyi ve bu toprakların insanlarının birçok özelliğini belgelemeye ve resmetmeye kadar, farklı amaçlara hizmet etmek için işe aldı aslında: Oryantalist sanatçılar Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın klasik tarih dönemini kapsayan- belgeleyen ve mevcut durumunu sanat üzerinden ortaya koyan bir çeşit ajanlardı. Tıpkı Arkeologların bu amaçla kullanıldığı gibi.

Jean-Léon Gérôme’ın “Sfenks Öncesinde Bonaparte” adlı tablosu,

Bir zamanlar Batılı Oryantalistlerin yarattığı edebiyat ve sanat, tamamen Batılı izleyiciler içindi. Uzak, ve gizemli Doğu'yu anlamanın ve hayal etmenin bir yoluydu. Yani doğulular gerçekten nasıl yaşıyorlar, nasıl sosyalleşiyorlar, nasıl  etkileşim kuruyorlar, nasıl ibadet ediyorlar, nasıl giyiniyorlar, mimarileri nasıl vs…? Böylece sanatta, edebiyatta ve hatta müzikte Oryantalizm doğdu. Edebi dünyada, Kipling ve Austen bize yalnızca Hindistan'ın değil, Batı Hint Adaları'nın da bir görünümünü  de verebilir; Conrad bizi el ele Afrika'daki 'karanlığın kalbine' götürebilirdi; ve eğer kelimeler olmasaydı, o zaman Jean-Léon Gérôme gibi Fransız ve İngiliz sanatçılar, Doğu'yu maskeleyen peçeyi Osmanlı ve Ortadoğu topraklarında zahmetsizce kaldırabilirdi. Ve bu durum zengin ve canlı renklerle “Orient” adıyla ortaya çıktı. Aslında Batılılar Oryantalist sanatla hayali bir ziyafet çekiyorlar ve bir hayali özümsemeye çalışıyorlardı.

 

 Peki Oryantalist sanat neden bu kadar popüler?

Geniş bir sanat tarihi ve varlığına rağmen İslam dünyasının çoğunluğu insan suretini betimleyen çalışmalardan uzak durmayı tercih etmiştir.Buna  "Anikonizm" denir. Anikonizm dnen bu sanatın amacı Avrupa'nınkinden çok farklıydı. Müslüman dünyasında sanat ya da "İslam Sanatı", başlangıcından itibaren müminler için bir ibadet biçimiydi. Kur'an yazmalarında Arapça hat ve tezhip sanatı,  camilerde tonozlu tavanlar ve  mukarnaslarçinilerde arabesk ve geometrik desenler, sanatçının, gözlemcinin ve sanat sahibinin Allah’ın zatındaki sonsuzluğu ve güzelliği kabul edip hatırlayabildiği ortamlardan sadece bir kaçıydı.

Anikonizm, tasvir edilmeyen şeyler için bir merak geliştirmesinden dolayı ustalığın bir katalizörüydü . Bin yıl boyunca Müslüman dünyası, bugün hala izleyicilere ilham veren ve hayranlık uyandıran bir sanat tarzı yarattı. İslam mimarisinin ve hat sanatının görkemli güzelliği daha sonra Avrupa mimarisine ve sanatına da sıçradı. Doğu'nun yaratıcı dehası ve ruhu tartışılmaz. Bazı istisnalar (özellikle Farisiler) dışında, sanat çoğunlukla sembolik, metafizik ve tamamen doğal kaldı.

Hindistan'daki Babürlülerin toprakları ve Ortadoğu'nun bazı bölgeleri de dahil olmak üzere İran'da sanat “Güzel hikaye anlatımına” dönüştü. Minyatür sanatı şiire ve hikaye anlatımına eşlik etti ve içinde yaratıldığı hükümdarların ve toplumların güçlü ve güzel mirasını yakalamanın tercih edilen yolu oldu.

Bugün, birkaç yüzyıl öncesine ait bir minyatürün tek bir orijinal yaprağı, Batılı müzayede evlerinde milyonlarca dolara müşteri bulabiliyor. İran'ı yöneten Safevi ve Kaçar'da, anikonizmin kuralları ve gelenekleri daha az baskındı. Büyük portrelerle donatılmış duvarları görmek için bugün İsfahan'daki Safevi saraylarını ziyaret etmek yeterli. Bunlar genellikle büyük kraliyet ziyafetlerini, başarılı askeri harekatların sahnelerini veya favori halk masallarının efsanevi hikayelerini tasvir eder.

Minyatür sanatı, ziyafetler ve savaşın ötesinde, dini hikayeler anlatmak için de kullanıldı. Pek çok Peygamberlik hikayesi minyatür sanatı aracılığıyla enfes ayrıntılarla anlatıldı. 

Bugün Yakın ve Orta Doğu ve İran resimlerine bakmak isteyen meraklılar, iki seçenek bulacaktır: Bu bölgelerde yapılan minyatür sanatına bakmak veya genellikle gerçekleri kurgulanmış Avrupa Oryantalist sanatı. Minyatür sanatının Doğu'da organik olarak geliştiği yerde, Oryantalist sanat, Doğu hakkında çok az şey bilen bir halkın zihninden ve hayal gücünden doğan ve bazı durumlarda hiç ziyaret etmemiş sanatçılar tarafından yaratılan ve oluşturulan bir dış fenomendir. Minyatür sanatı bir hükümdarın zenginliğini, gücünü ve lüksünü göstermek ya da ünlü masalları ve efsaneleri tasvir etmeyi amaçlarken;  Oryantalist sanat,  genellikle ait olduğu imparatorluğun hırsları ve siyasetiyle iç içe olan Avrupalı ​​sanatçının, Doğu'nun pembe renkli hayallerini yakalamayı istemesidir.

Peki Oryantalist sanat nedir ve Oryantalist sanatçılar kimlerdir?

Sanat tarihçileri bugün iki geniş Oryantalist sanatçı türü tanımlar:

1.      1. Gözlemlediklerini dikkatle resmeden realistler,

2.    2. Stüdyolarından hiç çıkmadan Oryantalist sahneler resmeden hayalciler. 

Eugene Delaceoix (1798- 1863) ve Jean-Léon Gérôme (1824-1904) gibi Fransız ressamlar,  geniş ölçüde Oryantalist hareketin öncüleri olarak kabul edilir.

Jean-Léon Gérôme  1868'de Yakın Doğu'ya,  özellikle Mısır ve Anadolu’ya sadece 12 hafta seyahat etti ve büyük olasılıkla buralarda seyahat ederken resim yapamasa da  Fransa’daki stüdyosunda ona ilham kaynağı olan bir çok şey gördü ve ona ilham kaynağı olan insanlarla tanıştı...

 Yılan Oynatıcı:

Gelin Gérôme'un en ünlü eserlerinden bazılarına göz atalım. Mesela en ünlü tablolarından olan meşhur “Yılan Oynatıcı" tablosu tamamen uydurulmuştur. Böyle bir yer veya sahne yoktu. Resim, beline sarılı bir yılanla bir grup yaşlı adama flüt çalan tamamen çıplak genç bir çocuğu gösterir.

(Jean-Léon Gérôme- Yılan Oynatıcısı Tablosu)

Tabloda, duvar İznik çinileri ile kaplanmıştır; Kaligrafiyi okumak zordur ve büyük olasılıkla Arapça'ya benzetmek için yapılmıştır, oysa büyük hat yazısının üst paneli Bakara Suresinin 256. ayetidir ve anlamı şudur;

Dinde zorlama yoktur; doğru yol, sapıklıktan açıkça farklıdır. O halde kim şeytanı inkar eder ve Allah'a inanırsa, o, hiç kopmayan sağlam bir kulpa sarılır. Allah işitendir, bilendir… ”

Linda Nochlin'in "Hayali Doğu" başlıklı bir makalesinde Nochlin, " resmin fotoğraf kadar gerçek  görünen kalitesinin , Gérôme'un gerçekçi olmayan bir sahneyi doğunun gerçek bir temsiliymiş gibi sunmasını sağladığına" dikkat çeker  

Nochlin, "The Snake Charmer'ı " (Yılan Oynatıcı)  “Ondokuzuncu yüzyıl sömürgeci ideolojisinin görsel bir belgesi ” olarak adlandırıyor ve burada muhteşem bir yorum yapıyor:

“Gérôme'un resminin arka planında vahşice ayrıntılı çinili duvara yaslanmış izleyiciler var. Bunlar “çocuksu trans” gibi bir konsantrasyonla izledikleri eylem ile aslında, bize de net bir şekilde yabancılaşıyorlar. Resme  hem gösteriyi hem de izleyicileri pitoresk (resim çizmeyi hak eden görünüm) bir merakın nesneleri olarak bakarız.….. Açıkçası, bu siyah ve kahverengi derili insanlar gizemli gelir bize.  Gerçekten de, resmin tanımlayıcı havası “Gizemdir” ve belirli bir resimsel algı oluşturularak yaratılmıştır. Yılanı tutan çocuğun yalnızca aldatıcı arkadan görünümüne izin verilir. Hem cinsiyetini hem de tehlikeli performansını  açık bir şekilde ortaya koyacak tam görüş açımız yoktur. Ve bu resmin merkezindeki ısrarlı, cinsel içerikli gizem daha genel bir gizemi ifade ediyor: Doğu'nun kendisinin gizemini…..

“Köle Pazarı” Tablosu:

1866'da Jean-Leon Gerome tarafından yapılmış bir tablodur. Tabloda  birden fazla erkeğin çıplak, kadın bir kölenin vücudunu ve dişlerini incelediği belirsiz bir Orta Doğu veya Kuzey Afrika ortamını (büyük olasılıkla Kahire) tasvir ediyor. Çoğu Oryantalist sanat eserinde olduğu gibi, kadınlar cinsel açıdan pasif ve kolay ulaşılabilir olarak tasvir edilirken, erkekler otoriter, saygısız ve hatta barbar olarak gösterilmektedir.

Gérôme'un köle pazarlarına özel bir ilgisi (veya takıntısı) vardı. İşte bir örnek daha:

'”Banyo” tablosu:  

Oryantalist eserlerde sıklıkla görülen erotizmin mükemmel bir örneğidir. İzleyiciler, röntgenci bir yaklaşımla, Afrikalı cariyeleri tarafından yıkanan, porselen beyaz tenli, kuzgun saçlı, deniz mavisi, sarı ve turuncu kumaşlar giymiş, göğsünden yavaş yavaş kayarak göğüslerini ortaya çıkaran kuzgun saçlı bir kadın görürler.

Biraz da diğer Oryantalist sanatçılara bakalım.

Jean-Auguste-Dominique Ingres (1780-1867)

Fransız sanatçı Jean-Auguste-Dominique Ingres ,  1814 “La Grande Odalisque” ve 1863 “Türk Hamamı” gibi Oryantalist eserlerini yaratırken sadece hayal gücünü kullanarak Doğu'ya hiç gitmemiş sanatçılardan biriydi  . 

Louvre'da bulunan ünlü eseri “Türk Hamamı”, dairesel biçimi ve hamamda vakit geçiren çıplak harem nedeniyle son derece erotik ve röntgencidir.

Eugene Delacroix:

Az seyahatle resim yapan bir başka Fransız Oryantalist. Fransız Oryantalist resminin çoğundan geçen seks, şiddet, bitkinlik ve egzotizm karışımı bir akımı başlatan kişi olarak kabul edilir. Daha sonraki birçok Oryantalist ressam gibi, Müslüman dünyasındaki kadınları çizme fırsatının olmaması nedeniyle de hüsrana uğradı. Bununla birlikte, görünüşe göre bir keresinde bir evin kadınlar bölümüne girerek ünlü eseri “Cezayir Kadınlarını” nın ne olduğunu çizebilmişti.


           (Eugene Delacroix- Cezayirli Kadınlar Tablosu)

 Peki "Doğu" kim veya ne?

Doğu genellikle egzotik, renkli ve şehvetli olarak tasvir edilmiştir. Oryantalist ressamların çalışmaları, tipik olarak, Fransız ve İngilizlerin sömürge yönetimini genişlettiği Kuzey Afrika veya Orta Doğu'da bulunan Araplar, Yahudiler ve diğer Samilere odaklandı. Bazı temalara yakından bakalım:

Tembel, egzotik ve gizemli Doğulu

Uzak ve tanınmaz topraklarda yaşayan “Doğulu” adam, çöllerde ve kum tepelerinde, yüksek kemerler altında secde ederken, çatılarda dua ederken veya tembel bir halde kambur şekilde oturuken  gösterilir.. En sevdiği hobileri kahve içmek, hararetli ibadetlerde hipnotize olmuş şekilde veya çöl dininin gizemli dini ritüellerini gerçekleştirmektir. Doğulu adam genellikle bir nesne olarak, hayali oryantalist nesnelerle dolu kalabalık bir zeminde, renkli çiniler, özenle hazırlanmış halılar ve karmaşık ahşap işçiliği arasında gizlenmiş ve çerçevelenmiş ve etnik giysilerle süslenmiş olarak bulunur. Diğer dünyadaki varlığıyla izleyenleri büyülemeye her zaman hazırdır. Ama unutmayın, o gizemli ve yoğundur ve ama o her zaman  şüpheyle ele alınması gereken bir nesnedir.

Cariyeler, Haremler ve Odalıklar

Doğulu kadın özellikle büyüleyicidir. Tamamen edilgen (pasif) olarak nitelendirilen doğulu kadın, ressamın ve resimlerdeki erkek öznelerin cinsel arzularının nesnesidir. Tablolarda çoğunlukla haremlerde, köle pazarlarında veya hamamlarda resmedilir. Erkekler için her zaman cinsel olarak kullanılabilir bir metadır. Gerçekte asla görülemeyecek şekilde ya tamamen çıplak ya da pelerinli gösterilir. Sanat aslında özellikle kadın konusunda Oryantalistin görmediği, göremediği ama görmek istediğini yansıtır. Barbarlar, mistikler, çıplak haremler (kadınların göstermek istemediklerini izleyiciye göstermek için hayali resimler). Sanat, gerçek hayatta yapamadıklarını, göremediklerini elde etmelerine izin veren bir araçtı aslında 

 Başka bir yol mümkün müydü  ?

Başka bir Oryantalist ressam olan "John Frederick Lewis " (1804-1876) , aslında Kahire-Mısır’da birkaç yıl yaşadı ve üst sınıf Mısır evlerinin özel mahalleleri de dahil olmak üzere Orta Doğu yaşamının gerçek ve gerçekçi sahnelerine odaklanan son derece ayrıntılı çalışmalar yaptı. Bunu, diğer Avrupalı ​​ressamlar tarafından popüler hale getirilen Oryantalist mecazları kullanmadan yaptı.

(John Frederick Lewis 'in "Şifa için Dua" Tablosu) 

Lewis, İslam mimarisinin, mobilyaların ve gerçek kıyafetlerin neye benzediğini dikkatlice göstererek gerçek ayrıntılara dikkat etmeyi tercih etti. İnsanları resmettiğinde Kahire'de karşılaştığı gerçek sahneleri çizdi. Resimleri, diğer Oryantalist ressamların eserlerinde bulunmayan bir gerçekçilik sergiler. Lewis ayrıca hiçbir zaman çıplak resimler yapmadı ve hayali bir yerel kadın yaratmak yerine, harem sahneleri için sık sık karısını model olarak kullandı. Kadın kıyafetlerinin doğal güzelliklerini tamamladığı eserinde diğer ressamların cinsellik yüklü atmosferi yoktur.

Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde, Lewis'in çalışması, başkalarını onun liderliğini takip etmeleri için etkileyecekti. Richard Dadd, Edward Lear ve David Roberts gibi diğer sanatçılar, daha doğal manzara resimlerini tercih ederek, karakterleri ve detayları kurgulamadan yüksek kaliteli mimari ve manzara manzaraları ürettiler.

Edward Lear" Piramit Yolu" tablosu

Sonuç: 

Oryantalist tabloları sanattan başka bir şey olmayan, geçmiş bir zamanın estetik açıdan hoş resimleri olarak görmek ve yorumlamak kolaycılıktır. Biraz  romantik yaklaşımla bu sanata yönelik sorulabilecek sorular da  bir risk oluşturmaz. Bununla birlikte,  bu sanat - özellikle kurgulanmış gerçekçilik - olumlu ve olumsuz klişeleri pekiştiren var olmayan bir gerçekliği varmış gibi gösterebilir ve gerçekleri de maskeleyebilir. 

Aslında Oryantalist sanat söz konusu olduğunda, keşke sadece Doğu'nun görsel zenginliğini, güzelce döşenmiş saraylarını, inanılmaz süslü insanlarını görmek istemek,  bir  melankoli ve nostalji duygusu hissetmek anlaşılsaydı. Ama kazın ayağı asla öyle değil. Çünkü bu pembe gerçeklik maskesi altında olay çok daha ileri götürülürek doğuya karşı zaten var olan mevcut önyargıları artırır ve güçlendirir. Bu insanlar için, bir zamanlar 1001 Bin Gece Masalları'na sahne olan Doğu; egzotik şehvet ve barbarlıkla dolup taşan, daha fazla şımartılması gereken bir büyüdür. Gerçek ne olursa olsun bu bir kenara atılmalı, gizeme ve fantastik hayallere yer açmak için gerçeğin üstü örtülmelidir.

(Rudolf Weiss - “Oryantal Tüccar” tablosu)

Bazıları sanat ile gerçeği ayırt edebilirken, birçoğunun Doğu'yu tasavvur etmek için Oryantalist edebiyat ve sanattan başka bir referansı yoktur. Bu, bugün bile Uzak Doğu da dahil olmak üzere Doğu'nun eski mecazlarının neden Arapları veya Çinlileri düşündüğümüzde zihnimizde oluşturulan bir imajın nasıl baskın hale geldiğini açıklayabilir. Arap adam, kanca burunlu, deve jokeyi, bir zamanlar çöllerde yaşayan bir barbar, bugün kadınları ezmeye devam eden, çılgın bir dini uygulayan ve “Model” (!) olması gereken medeni Avrupa değerlerini benimsemeyen vahşi bir manyaktır. Bu nedenle, bu Doğulu saygıya layık değildir ve özyönetim ve egemenlik onun zaten hakkı değildir (Orta Doğu devletlerini devirmeye devam edilmesinin nedeni acaba bu m?).  Sonra da hem, biz Batılılar Nesilden nesile doğunun varoluşunun bizimkiyle bağdaşmadığını varsayıp, ona iftiralar atıyoruz ve üstelik buna inanıyoruz, hem de "Neden gerçek doğulunun bizden nefret ettiğini"  "gerçek doğu dünyasının bize neden bu kadar tuhaf baktığını" sorup duruyoruz. Bu tam bir çelişkidir.

Doğulu ya da yerliyi,  beyaz Avrupalıların hayal gücüne uygun bir şekilde göstermek aslında birçok amaca hizmet etti. İlk olarak, imparatorluk macerası sırasında, efendinin köle üzerindeki kontrolünü ve gücünü gösteren bir anlatının yazılmasına izin verdi. Birçok Müslüman toprakları Avrupalılar tarafından sömürgeleştirildikten sonra bile, Doğu’nun belirli kültürel ve dini alanlara hakim olunamadı. Resim, “perdeyi kaldırmanın”, yerlinin Avrupa'nın hayal gücünün ötesinde olmadığını göstermenin, böylece mutlak gücü (zihin ve beden üzerinde) göstermenin ve aynı zamanda Avrupa'daki izleyicilere ne kadar egzotik ve ne kadar egzotik olduğunu göstermenin bir yolu haline geldi. Doğu ülkesi tuhaftı. Bu anlayış, Doğulunun daha az insan olduğunu, kendi kendini yönetmeye daha az layık olduğu görüşünün oluşması ve taban bulmasına neden oldu.

Sömürge maceracılığının ilk günlerinde, Oryantalist yazarlar ve ressamların eserleri, diğer Avrupalıları bu uzak Doğu ülkelerinde servet aramaya çağırdı. Genellikle Avrupa hükümetleri tarafından desteklenen veya teşvik edilen kaşifler, ödül avcıları ve sanat koleksiyoncuları Doğu'yu yağmaladılar. Oryantalist resimler görmezden gelinemeyecek kadar güzel önermeler yaratmıştı. Yerli gerçekten böyle zengin ve hazine dolu bir dünyada mı yaşıyordu? Padişahların büyük sarayları, Mısır'ın halıcılar ve çarşıları, çanak çömlek ve silah şeklindeki paha biçilmez eserler ortalıkta mı duruyor? 

Sonraki 150 yıl boyunca camilerde, saraylarda, özel evlerde ve kamusal alanlarda bulunan antik eserler yağmalanacak ve Avrupalı ​​tüccarların ve özel koleksiyoncuların eline geçecekti. 

Batı, Batılı güzelliğe sahip çıkmak adına Doğu'nun zenginliğini ve güzelliğini görmek, kabul etmek  ve ondan yararlanmak zorundaydı. Oryantalist ressamlar aslında kendi hayatlarında sadece sanat satmak için resim yaparlardı ve çoğu zaman güzel para kazanırlardı. Bugün Oryantalist sanat, meraklılarını cezbetmeye ve ilham vermeye devam ediyor ve birçok eser milyonlarca dolara satılıyor. Özellikle Körfez ülkelerindeki Araplar'dan "Çılgın" kelimesi ile ifade edilebilecek bir ilgi görmektedir. Celadına aşık bir insan gibi zengin Araplar bu eserleri inanılmaz paralara satın almaktadır. 

Peki Oryatalist Tablolar  neden bizi bu kadar cezbediyor?

Oryantalist ressamlar temelde Avrupalıların meraklarına yani onların taleplerine cevap vermek amacıyla ortaya çıkmışken,  aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu gibi güçlü ve büyük oranda Doğulu bir imparatorluğu resmetmek için bizzat Doğulu ressamlar tarafından ve hatta aynı oryantal tarzda ( Osman Hamdi Bey; 1842- 1910) da enimsenmiştir. Osman Hamdi Bey’in tabloları Jean-Leon Gerome'ınkiler ile tarz olarak çok benzerdir.

(Osman Hamdi Bey- “Bursa Yeşil Cami Önü” tablosu)

Ama ne kadar beğenilse de, takit edilse de, tablolar aslında aşağılanan Araplar tarafından kapışılsa da herkesin görmesi gereken gerçek şudur; Oryantalist resim, Avrupalı ​​ressamın zihninden başka hiçbir yerde var olmayan uzak, egzotik bir ülkede, kurgusal bir dünyada, yüzeysel gözlemler üzerine, yanlış imgelemeler, saptırmalar, abartılar, zorlamalar ile  gölgelenmiş bir hayalin tabloya yansımasıdır ve emperyalizmin bir enstrumanı olmuştur.

 

 ÇEVİREN:TOLGA TANOLCAY

NOT: Bu yazının müellifi, son on yılını Kuzey Afrika ve Mısır, Hicaz’dan Horasan’a doğu topraklarına seyahat ederek geçiren Londra merkezli olan ve ZIRRAR takma adıyla tanınan yazar ve fotoğrafçıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EHL-İ KİTABI ve ONLARIN KUTSAL KAYNAKLARINI NE KADAR TANIYORUZ?

Peygamberimiz (SAV) Neden Bir Ay Süresince Eşlerine Küstü?

Türkiye'nin Sınırları Nasıl Çizildi, Ayrıntıları Ne Kadar Biliyoruz?