Orman Yangınları ve İtfaiyeci Keçiler

 

Konu ile ilgisi olmayan herhangi birine “Keçi-orman ilişkisini” sorarsanız hemen keçinin ormana verdiği zarardan söz edecektir. İşte bu temelsiz kanaatın yaygınlığından dolayı ülkemizde maalesef keçi-orman ilişkisi yanlış bilinmekte, yanlış değerlendirilmekte ve yanlış uygulanmaktadır.

Türkiye’de orman yangınları yıllardır yaz aylarının en önemli sorunlarından biri olagelmiştir. Özellikle son yıllarda bu yangınların büyüklüğü ve ürkütücülüğü daha da artmıştır. Küresel ısınma, bu yangınların bilinen nedenlerinin yanında güçlü bir etken olarak ilave olmuştur. Özellikle 2021 yılında Türkiye’nin birçok yerinde çıkan orman yangınları hepimizi üzmüş ve korkutmuştur. Bu yıl ise sezon maalesef Marmaris’de büyük bir yangın ile başladı (21 Haziran 2022).  Küresel ısınmanın da tetiklediği orman yangınlarında hala insan kaynaklı hatalar yangınların ana nedeni olmaya devam etmektedir.

Orman yangınlarıyla nasıl mücadele edileceğini elbette işin uzmanları sık sık dile getirmektedirler. Burada benim dikkat çekmek istediğimiz nokta keçi odaklıdır ve Orman yangınlarının ortalığı bugünkü gibi kasıp kavurduğu 2007-2008’li yıllarda hazırlanan ve hatta taslak halinde meclise sunulan “Keçi Eylem Planı” dır. Bundan çoğumuzun haberi yoktur belki. Bu eylem planında denilmektedir ki;

“Keçi, ormana yangından daha çok zarar vermektedir. Ülkemizdeki 6.3 milyon (2007 rakamı) olan keçi sayısı, 2012 yılına kadar 2 milyona düşürülecek, keçi yetiştiriciliği ile uğraşanların mağdur olmaması içinde başka mesleklere yönlendirilecektir”.

 Kaldı ki bu eylem planından önce de keçi sayısının azaltılması ile ilgili yaptırımların süregeldiğini burada belirtmek gerekir. Söz konusu “Keçi Eylem Planının”  devamında da; 

“Kalan 2 milyon keçi de kasaplık olarak değerlendirip, ordunun en azından bir dönemlik et ihtiyacını karşılanacaktır”. 

Allah’tan, “Keçi Eylem Planı” masasına gelmesine rağmen o dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından çöp kutusuna atılmıştır. Ve sonrasında keçi sayımız 12 Milyona yükselmiştir (2021). 


Yangınların ormanları yakıp kavurduğu o günlerde de, bugünlerde de keçinin ormana yangından daha çok zarar verdiği iddiası ise gerçekten trajikomiktir. 

Keçinin ormana zararları (bu zararlar bilimsel olarak ortaya koyulmamıştır, çoğu gözlemdir) konuşulur da yararları pek az dile getirilir. Örneğin çam ormanları yandığında yangının yayılmasının önemli bir nedeni de yanarken patlayan kozalakların alev topu gibi etrafa yayılarak (bazen 1 km uzağa gitmektedir) orman altındaki kuruyan ot ve çalılıkları tutuşturmasıdır. Keçi orman tabanındaki bu çalı ve otları yiyerek adeta orman tabanını çapalar, orman içinde patikalar ve yollar açar, hatta ergin ağaçların alt dallarını budar. Keçiler çalıyı sindirdikten sonra, atıkları organik maddeyi toprağa geri vererek su tutma potansiyelini arttırır. Keçiler, ineklerin ve diğer otlakçıların ulaşamadığı otları, yaprakları ve uzun çalıları yiyen tarayıcılardır. Bu tür bitki örtüsü, yangına yakıt merdiveni olarak bilinir ve orman yangınları kıvılcım çıkardığında daha geniş yayılmaya yol açar. Keçiler ayrıca toprağı sıkıştırarak da topraktaki suyun korunmasını sağlar. Bu işi keçiden başka yolla yapmak galiba pek mümkün görünmediğinden Fransa’da ve ABD’de ormanlarda özellikle keçilerin kontrollü otlatılması önerilmektedir. Hatta ormanda otlatılan keçilere yeni bir ad verilmiştir: “İtfaiyeci Keçi”. 

İfade ettiğimiz bu yararı bile bizce keçiyi ormanın bir numaralı düşmanı ilan edenlerin tezini çürütmeye yeter. Burada tekrar vurgulamak gerekir ki keçi eğer ormana zarar veriyorsa bunun nedeni yine insandır. Yanlış yerde otlatmadır, aşırı otlatmadır. Mesela keçiler tarla açmak için orman yakmaz, keçiler ormanda mangal yapmaz, keçiler sigara içmez, keçilerin terör örgütleriyle bağlantısı yoktur, arazi mafyası ile ilişki içinde değildirler. 

Günümüzde hala orman-keçi ilişkisi bazı çevrelerce toptancı bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu çevrelerde soruna bütüncül yaklaşanlar bulunmakla beraber, bu insanlar öyle görünüyor ki hala alınan kararlarda etkili değildirler. Aslında keçi yetiştiriciliği ekonomik olduğu kadar sosyolojik, ekolojik, turistik, akademik ve stratejik olarak da önemli bir konudur. Fakat bu sorun çözülememiştir. 

Bu sorun, "Orman mı önemlidir, keçi mi?" sorusuna indirgenemez. Bu kategorik bir yaklaşımdır. Oysa analitik yaklaşımlara gereksinim vardır. Bir bölgede ekolojinin bir parçası olan canlı ancak sayısı çok arttığında ve dengeyi bozduğunda bir başka ifade ile kontrolden çıktığında sorun yaşatır. Doğru bakış açısı budur. Yok etmek bilimsel değildir. Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Turizm bakanlığı yetkilileri ve Üniversitelerin ilgili bölümlerinin öğretim üyeleri bir araya gelip bir politika üretememişlerdir. Üniversitelerimiz de birçok öğretim üyesi ova, geçit bölgeleri ve orman içi-kenarı yörelerde keçi yetiştiriciliğinin geliştirilmesine yönelik önerileri ki bunlar genelde sütçü ve melez sütçü tiplerin yaygınlaştırılması şeklindedir, ilgili bakanlık tarafından sahiplenilmemiştir. Umarız önümüzdeki günlerde bu konuda somut adımlar atılır. Bu yöndeki bilimsel çalışmalar da desteklenir. 

Unutulmamalıdır ki, hala yaklaşık bir milyondan fazla insan bu sektörden geçinmektedir. Söylendiği gibi konu üç beş baş keçi değildir. Elde edilen et, süt gibi ürünler kayıt altında olmadığı ve çoğunlukla işletme içinde tüketildiğinden resmi rakamların çok üstündedir. Keçinin sütü ve eti çok değerlidir. Sütü bebekler için anne sütünden sonra en ideal süttür. En kaliteli peynirler keçi sütünden yapılır. Gübresi çok değerlidir. Ağırlığına oranla en fazla süt veren hayvandır. Fakirin ineğidir. Hastalıklara en dirençli hayvanlardandır. Kürsel ısınmanın olumsuz etkilerine karşı en kötü koşullara dayanma özelliği nedeniyle geleceğin hayvanıdır. Türkiye’nin sığır ve tavuk ürünlerini Avrupa ülkelerine pazarlama şansı yoktur. Oysa keçi ürünlerini özellikle süt ürünlerini Avrupa ülkelerine rahatlıkla ihraç edebiliriz.  Kaldı ki Avrupa ülkelerinde de keçi sayısı son 20 yıldır artmaktadır. Bugün Fransa ürettiği çok çeşitli keçi peynirleri ile haklı bir üne sahiptir. 


Küresel ısınma ile birlikte artan nüfusumuzun beslenme sorunları daha da büyüyecektir. Bunun sinyalleri bugünden somut olarak ortaya çıkmışken, keçi varlığımız, sahip olduğumuz önemli bir değer olarak değerlendirilmelidir. Keçiyi yok etmeye çalışmak ülkemizin orman sorununu yok etmek bir kenara yukarıda sayılan nedenlerle daha da artıracak, buna ilaveten ülkemizin dış ülkelere hayvancılık ürünleri (et, süt, deri, kıl, peynir, yağ vb.) bağlamında bağımlı hale gelmesine hizmet edecektir. Mevcut keçi potansiyelimizin genotip (ırk) ve yetiştirme sorunlarının olduğu açıktır. Ancak bu potansiyelden yararlanılmaya, ıslah edilmeye çalışılmalıdır. Çağdaş ülkelerin politikalarında sorun olduğu idda edilen bir unsuru YOK EDEREK çözmeye çalışmak söz konusu değildir. Birçok ülkenin çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmasında hayvancılığın payı yadsınamazken ülkemizde hep geri plana itilmesi üzüntü vericidir.

Asıl üzücü olan nokta bu konuda politika üretmesi, çözüm yollarını ilgili yerlere danışarak araştırması ve uygulanmasını sağlaması beklenen politika ve yöneticilerin de bu konudaki yanlışta ısrarlarıdır. Yüzlerce yıldır Anadolu’nun eşsiz güzelliğine katkıda bulunan ormanlarımızda yine yüzlerce yıldır keçi yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bu durum bile keçi yetiştiriciliğinin bu ekosistemin bir parçası olduğunu anlamamıza yetecektir. Mevcut keçi varlığımızın yok edilmesi ıslah potansiyelini ortadan kaldıracak ve geri dönülemez bir yara açacaktır. 

Yani sorun olarak görülen keçinin tamamen yok edilmesi durumunda ortaya çıkacak daha büyük kayıpların tüm uyarılara rağmen öngörülememesi de ancak geri kalmış ülkelerde görülebilecek bir olgudur. Çünkü ülkeler için gelişmişliğin ölçülerinden biri de geleceği görebilmek ve planlamaktır. Bir adım atmadan önce bu adımın yaratacağı sosyal, kültürel ve ekonomik boyutlarının neler olacağını hesaplamaktır. 

Sonuç olarak, ekolojinin bir parçası olan "Keçi" kontrollü ve planlı bir otlatma ve uygun popülasyon büyüklüğü ile ormanların yangından korunmasında önemli bir misyona sahiptir. Keçi-Orman ilişkisi Tarım ve Orman ilişkisidir doğal olarak. Ve Tarım ve Orman aynı bakanlığın yani Tarım ve Orman Bakanlığının bünyesindedir. İki konunun da uzmanları bir araya gelerek bunu bilimsel bakış açısıyla değerlendirmeli,   günahları keçilere yüklemekten vazgeçilmeli tam aksine bu müthiş hayvandan orman yangınlarından korumak için yararlanılmalıdır.


TOLGA TANOLCAY

Yorumlar

  1. Size çoğunlukla katılıyorum. Ama sizinde yangın hakkında pekde Bilgili olmadğınız yazınızdan anlaşılıyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

EHL-İ KİTABI ve ONLARIN KUTSAL KAYNAKLARINI NE KADAR TANIYORUZ?

Peygamberimiz (SAV) Neden Bir Ay Süresince Eşlerine Küstü?

Türkiye'nin Sınırları Nasıl Çizildi, Ayrıntıları Ne Kadar Biliyoruz?