Panama ve Nikaragua Kanallarının İlginç Hikayesi
Bugün
size Panama Kanalının ve muhtemelen çoğumuzun bilmediği Nikaragua Kanal Projesinin hikayesini yazmaya
çalışacağım.
Bu
tip yazıları neden kaleme alıyoruz, genel Kültürümüz artsın diye mi?
O da
var elbette.
Ama asıl neden; “Global dünyada olup bitenleri anlamak ve buradan yola çıkarak ülkemizde bu tip girişimlere karşı oluşan direncin ana nedenini anlamak”.
Ülkenizde
olup bitenleri anlamak için, ülkenizin gerçekleri ve tarihi kadar,
komşularınızın da gerçeklerini ve tarihini bilmek zorundasınız. Hatta o da
yetmez dünya tarihini de kabaca da olsa bilmeniz lazım. Hamaset ile
yetinenlerin böyle bir derdi olmuyor tabi.
Orta
ve Güney Amerika’nın keşfinde İspanyollar öne çıkar. On üç ve on dördüncü
yüzyılda Avrupa’da denizcilerin önemli bir kısmının amacı Hindistan’a ulaşmaktı.
Ama onların bir kısmı Hindistan yerine Amerika kıtasına geldiler. Orta
Amerika’ya geldiklerinde bu ince uzun kara parçasının hemen arkasında büyük bir
okyanus daha olduğunu anlamaları da uzun sürmedi.
Gemilerle
o okyanusa gitmek için güneye inerek “Horn burnunu” geçmek gerektiğini de
zamanla anladılar. Ama bu yolculuk hem çok uzun hem de çok tehlikeli idi. Bu
sebeple İspanyollar bir kanal fikrini ilk olarak 1500 lü yılların başında
gündeme getirdiler
Ön
çalışmalar yaptılar ve o zamanki koşullarda böyle bir kanal yapımının imkânsız
olduğu sonucuna vardılar. Fakat Süveyş Kanalını da (1869) inşa eden Fransız
Şirketinin sahibi Ferdinand de Lesseps Panama Kanalı’nın inşasına talip oldu ve
1881 yılında projenin inşaatı başladı.
Neredeyse
300 Milyon dolar para harcanan projede, hastalık ve kazalardan dolayı yaklaşık
30.000 işçi öldü. Planlanan 77 km’lik kanalın ancak 5 km’si kazılabilmişti.
Süveyş Kanalı gibi çok kolay kazılamıyordu. Proje 1889 da sonlandırıldı.
Lesseps yargılandı ve mahkum edildi.
Fakat
kanal fikri unutulmadı ve 1994 de yine bir Fransız şirketi Panama Kanalı’nın
yapımına talip oldu. Şirket klasik bir kanal yapmaktansa, birbirine bağlı
havuzlu kanal fikrinin daha uygun olduğunu düşünmekteydi. Kanal projesi için
şirket Amerikalılarla görüştü.
ABD,
İspanyolları yenmiş ve güneye doğru yayılmacı bir politika uygulamaktaydı ve
iki okyanusta da donanmasının rahat hareket etmesini istemekteydi. Kanala sıcak
bakmaktaydı. Fakat kanalın yeri konusunda tartışma vardı. Kimileri ise kanalın
Nikaragua’da olmasını istemekteydi.
Bu
anlaşmazlıktan kısa bir süre sonra ne hikmetse Panama’da, Kolombiya’ya karşı
bir isyan çıktı (Bin Gün Savaşları). ABD, tabii ki Panama'daki isyancılara
silah yardımı yaptı, ABD donanması Kolombiya açıklarına dayandı ve Kolombiya,
Panama’yı yeni bir devlet olarak tanımak zorunda kaldı.
ABD
bugün de PKK ya aynı şekilde silah yardımını yine benzer bir hesapla
yapmaktadır.
Yeni kurulan
Panama Devletinin yeni hükümeti, Kolombiya parlamentosunun kabul etmediği
Amerikan önerisini hemen kabul eder.
Kanal,
Amerika’ya 99 yıllığına kiralanır, yıllık kira bedeli 250.000 Dolar’dır.
Kanalın her iki yanındaki 10 millik alan, Amerika’nın hükümranlığına verilir.
ABD, güvenliği bozan bir gelişmede Panama’ya müdahale hakkını da alır.
Almanlar,
Osmanlı döneminde demiryolu yaparken, hattın 10 km etrafındaki bölgenin (orman,
kayalar ve madenler vs.) kullanım hakkını da almıştı. Demek 10 km hakkı, o
dönemlerde yaygın kullanılan bir madde.
Kanal’ın
yapım çalışmaları 1904’de başlar önce bölgedeki “Sarı Humma” hastalığının
yayılmasını sağlayan sivrisineklerle başarılı bir mücadele yapılır. Bu
sivrisinek mücadelesinin pek çok yerde örnek alındığını belirtelim. Kanal, 10
yıl süren bir çalışmadan sonra 1914’de biter.
İlk
kanal denemesi kadar insan kaybı olmasa da, bu ikinci proje boyunca yaklaşık
6000 işçi daha ölür. Bunların 5000’inin siyahi olması dikkat çekicidir. Ama tesadüf
de değildir. Çünkü siyahi işçiler, beyaz işçilere göre çok daha sağlıksız
koşullarda barındırılıyorlardı. Panama kanalı tarihin o döneme kadar yapılan en
büyük projesidir. Yyaklaşık 80 km
uzunluğa sahiptir. Su asansörü şeklinde havuzlar bulunmakta ve yükseklik farkı bu şekilde aşılmaktadır. Yolculuk yaklaşık 9
saat sürmektedir. Kanalın önemini şöyle bir örnekle anlatalım; New York ile San
Fransisco arası Panama Kanalını kullanırsanız 8.370 km, Horn burnunu
dolaşırsanız 20.900 km’dir.
Kanal
ABD’nin Latin Amerika’da etkisini arttırırken uluslararası ticaret alanında da
ABD’yi dünya hakimlerinden biri haline getirmiştir. Kanal 1977 yılına dek
ABD’nin “Mülkü” olarak değerlendirilmiştir. Fakat 1977 yılında ise yeni bir
antlaşma imzalanmıştır.
Bu
antlaşma ile Panama’nın ABD’den kanal için aldığı kira arttırılmış ve aynı
zamanda ABD’nin 1999 yılı itibariyle kanal üzerindeki haklarından vazgeçmesi kararlaştırılmıştır. Nitekim ABD, 1999 yılı itibariyle kanal
üzerindeki imtiyazlarını Panama’ya devretmiştir.
Getirisi
incelendiğinde dünyanın ikinci en büyük serbest ticaret merkezi olduğu
görülmektedir. Kanal, Gerek ABD’ye ve gerekse Panama’ya çok büyük katkılar
sağlamıştır.. Hala en çok tercih edilen ticaret yollarından biridir ve uzun
yıllar da böyle kalacaktır.
Ardından
yukarıda hikâyesini yazdığımız Panama Kanalı açıldı, fakat Panama Kanalı’nın
sonrasındaki başarısına rağmen Nikaragua, kendi kanalını inşa etmekten
vazgeçmedi. Ve kanal fikri Nikaragua Devlet Başkanı “Daniel Ortega” tarafından
yeniden gündeme getirildi.
Yıllarca
ABD’nin hegemonyasında olan bu bölgede, artık dikkat çeken bir devlet daha
vardı: Çin. Çin, ekonomik gücünün yanı sıra nüfusu, dış yatırımları, gelişen
teknolojik ve askeri gücüyle ABD'ye en çok tehdit oluşturan ülke olmaya
başlamıştı. Üstelik sadece kendi bölgesinde değil, tüm dünyada.
Bu
nedenle Çin’in özellikle Latin Amerika bölgesindeki yatırımları ABD tarafından
endişeyle takip edilmekteydi. Latin
Amerika’da birçok devlet ile ticari ve siyasi bağlar geliştirmiş olan Çin’in
bölgedeki en önemli projelerinden birisi Nikaragua Kanalı idi.
Bu
noktada şunu belirtmekte yarar var; Çin’in Latin Amerika ülkeleriyle ticari
hacmi (300 Milyar Dolar, 2021), sanıldığının aksine Afrika ile olan ticari
hacminden (185 Milyar Dolar, 2021) daha büyüktür. Ayrıca Latin Amerika
ülkelerine ciddi bir kredi temini de yapmaktadır. Bu aslında Çin’in sinsi borçlandırarak
kontrol altına alma politikasının da bir sonucudur
Daniel
Ortega, Nikaragua Kanalı’nın Latin Amerika’nın Haiti’den sonra en fakir ikinci
ülkesi olan Nikaragua’nın ekonomisi canlandıracağına inanıyordu. 2013 yılında
Çin'in “HKND şirketi” ile anlaşma imzalandı ve
şirket Panama Kanalı’na rakip olacak bu proje için kollarını sıvadı.
Nikaragua
Kanalı projesinin, 20 metre genişliğe, 22 metre derinliğe ve 286 kilometre
uzunluğa sahip olması planlanmaktaydı. Nikaragua Hükümeti, yeni kanalın Panama
Kanalı’ndan geçen gemilerin 2 katı daha ağırını taşıyacak potansiyele sahip
olacağını aktarmıştı.
Proje,
kanalın yanı sıra, iki liman, bir havalimanı, bir serbest ticaret bölgesi, bir
tatil beldesi, bir elektrik santrali, bir çimento ve çelik fabrikası ve kara
yollarının inşasını da içeriyordu. Haiti'den sonra bölgenin en fakir devleti
olan Nikaragua için bunlar kuşkusuz önemli yatırımlardı.
Çinli
firma Nikaragua Kanalı’nı 50 yıl işletme ve daha sonra 50 yıl uzatma hakkına
sahip olmuştu. Nikaragua Kanalı, ABD’nin uluslararası sistemdeki en güçlü
rakibi Çin’in, Batı yarımkürede gerçekleştirmeyi planladığı bir proje olarak
dikkatleri üzerine çekti. Yankı uyandırdı.
Proje,
ABD-Panama ortaklığının ürünü olan Panama Kanalı'na rakip olacaktı Bu nedenle Nikaragua Kanalı’nın inşası, Latin
Amerika’da iki okyanusu birbirine bağlayan Panama Kanalı’nın 100 yıllık tek
tabanca olma ve uluslararası ticaretteki özelliklerinin azalmasına sebep
olacaktı.
Nikaragua
Kanalı’nın, Panama Kanalı’na kıyasla çok daha ağır gemileri taşıması
planlanıyordu. Bu kanal Çin’in Latin Amerika’da yer alan doğal kaynaklara
erişimini kolaylaştıracağı için, Latin Amerika’da Çin-ABD rekabeti göz önüne
alındığında oldukça önemli bir projeydi.
Nikaragua
Kanalı projesi duyurulduktan bir süre sonra projenin bölgenin biyolojik
çeşitliliğine karşı bir tehdit oluşturacağı görüşleri ortaya çıkmaya başladı.
Nikaragua’da onlarca protesto meydana geldi. Bu sizlere bir şeyleri hatırlattı
mı? Başka bir şeye benziyor mu?
Kanalın
ekolojik bir felakete sebep olacağına savununlar ile kanalın ekonomik
getirilerine dikkat çekenler arasında görüş ayrılıkları meydana geldi. Ama
yapılan bir ankette Nikaragualıların %41’i kanalın yapımını desteklerken;
yalnızca %17’si kanalı desteklemiyordu.
Halkın
çoğunluğunun desteğini alan Nikaragua Kanalı projesi, aradan yıllar geçmesine
rağmen somut bir ilerleme gösterememişti. Projenin ilerlememesinin
nedenlerinden birisinin Çinli şirketin sahibi Wang Jing’in servetinin bir
kısmını kaybetmesi olduğu iddia edilmektedir.
Daniel
Ortega, projenin ne olursa olsun devam edeceğini, kanala karşı büyük bir
bağlılığı olduğunu ifade etmiştir. Nikaragua Kanalı projesi, imzalandığı gün
planlanan şekilde gerçekleşmedi ama Nikaragua için geleneksel bir hayal olan bu
kanaldan tam olarak vazgeçilmedi.
Amerika
kıtasının bu en fakir devleti, kendisine çok şeyler kazandıracak bu kanal
projesini henüz gerçekleştiremedi. Doğru dürüst başlanamadı bile. Çevreci
örgütler çok aktif. Önümüzdeki günlerin ne getireceğini hep birlikte göreceğiz.
Kaynaklar
-
Koday, Z., Koday, S., & Kaymaz, Ç. K. (2017, Eylül). Dünyadaki Bazı Önemli
Boğazlar ile Kanalların Coğrafi
Özellikleri ve Jeopolitik Önemleri. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 21(3), 879-910
https://aa.com.tr/tr/analiz-haber/cin-in-latin-amerika-politikasikarmasik-gercekcilik/1285213
https://academia.edu/40615754/PANAMA_KANALI_ve_JEOPOL%C4%B0T%C4%B0K_%C3%96NEM%C4%B0-
Yorumlar
Yorum Gönder