Sonunda yerli bir otomobil markamız oldu. Ama yerli bir sığır markamız hâlâ neden yok?

 

"Yerlilik ve millilik" kavramı belki çok fazla kullanıldı, kavram biraz yoruldu ve bazılarının saçma sapan esprilerine meze oldu ama asla önemini yitirmedi ve yitirmemeli. Biz TOGG ile yıllar önce yapmamız gereken bir işi maalesef ancak 2023'de gerçekleştirebildik. Ben buradan konuyu hayvancılığımıza getireceğim. Peki biz hayvancılıkta yerli ve milli ırklarımızı geliştirebildik mi? Mesela, bizim yerli ve milli bir sığır markamız var mı? 


Avrupa'da sanayi devrimi ile birlikte her alanda bilim öncülüğünde ilerlemeler hızlandı. Özellikle işçi sınıfının sayısal olarak artması ile şehirler büyümeye başladı. Yeni bir sınıf olan, düzenli maaş alan ve sayısı giderek artan işçi sınıfının gıda talebi şehirlerde ciddi bir pazarın oluşmasına neden oldu. Bitkisel üretim işletmeleri de, hayvancılık işletmeleri de bu talebi karşılamak için üretimlerini arttırdılar.

 


Hayvansal üretim işletmeleri sadece hayvan sayısını arttırarak bu talebe cevap veremeyeceklerini bildikleri için hayvan başına verimi arttırmanın yollarını aradılar. Hayvan başına verimi (et-süt vb.) arttırmak amacıyla bilimsel yöntemleri kullanarak yapılan faaliyetlerin toplamına "Hayvan Islahı" denir. "Hayvan Islahı" biliminin yöntem ve tekniklerini kullanarak kendi ülkelerindeki yerli ırklarını sabırla, ciddi ve uzun süreli çalışmalar ile ıslah ettiler. Hayvanların verimlerini iki, üç hatta 10 kata kadar yükselttiler. Islah edilen bu ırklara da genel olarak "Kültür ırkı" adı verildi. Yani genel manada ırklar; 1. Yerli Irklar (ıslah edilmemiş) 2. Kültür Irkları (ıslah edilmiş) olmak üzere ikiye ayrıldı.

 


Ondokuzuncu yüzyıla kadar et ve sütte temel materyal; koyun, keçi ve domuzdu. Fakat şehirler büyüyüp et ve süte talep artınca, koyun ve keçi et ve sütüyle bu talebin karşılanamayacağı anlaşıldı ve aslında daha çok gücü için evciltilen sığıra yönelindi. Ama koyun ve keçide de benzer ıslah çalışmaları devam etti.

 


Özetle 18. yüzyılın sonunda İngiltere'de başlayan "Hayvan ıslahı" çalışmaları, Avrupa'nın neredeyse tamamına ve ardından ABD, Kanada, Avustralya ye Yeni Zelanda'ya yayıldı.  Her ülke kendi yerli ırkını ıslah ediyordu ama aynı süreçte her ülke kendi otomobilini de geliştiriyordu. Osmanlı son döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti ilk yıllarında bu iki konuda ufak çaplı çabalar harcadı.

Görsel:  

- "Devrim" Otomobilimiz ve "Yerli Kara" ırkımız.

-  Fransızların ilk "Renault" otomobili ve Fransız "Şarole (Charollais)" sığır ırkı. 


Avrupa'daki pek çok ülke ve ABD bir çok sığır, koyun ve keçi ırkını ıslah ettiler. Islah kolay bir süreç değildir. Bir ırkın ıslah edilmesi, metoduna göre 20 ile 70 yılı alabilir. Mesela meşhur Siyah Alaca (Holstein) sığır ırkının ıslahı en az 50 yıllık bir süreçte kısmen tamamlanmıştır. Oysa dünyanın ayakta kalan tek harikası Keops Piramidi 20 yılda inşa edilmiştir. Yani "Hayvan ıslahı" da uzun ve zor bir süreçtir.

 


Cumhuriyet kurulduktan sonra başta Atatürk Orman Çiftliği'nde olmak üzere bazı girişimler olsa da, daha çok yurt dışından küçük çaplı hayvan ithalatı (Avrupalıların ıslah ettiği Kültür ırkları) ile çiftlikte üretimi arttırma denemeleri yapıldı. Ama sığırcılıkta kimsenin aklına "Biz kendi yerli sığır ırklarımızı ISLAH edebilir miyiz?" sorusu gelmedi.

Görseller: 

Yerli sığır ırklarımız: 1. Boz Irk  2.Güney Anadolu Kırmızısı  3. Yerli Kara 4 Doğu Anadolu Kırmızısı 


Yukarıdaki soruyu soranlara da; "Ne gerek var o kadar uğraşmaya, adamlar yapmış, üretiyor gider satın alırız" dediler birileri. Bu cevabı hatırladık değil mi? Gerek uçak gerek otomobil gerek yerli savunma sanayi girişimi yapmalıyız diyen herkese verilen cevap.

"Ne gerek var!"

 

İlginçtir; Türkiye'de yerli ırkların ıslah edilmesi gerektiğinin konuşulduğu bir dönemde "Dünya Kiliseler Birliği" (ne alaka ise) Türkiye'ye İsviçre kökenli bir sığır ırkı olan "Swiss Brown-İsviçre Esmeri" ırkından 60 civarında sığır hediye etti. Bu sığırlar Avusturya'dan geldi. Avusturya'da MONTOFON dendiği için halkımız hala bu adı kullanır. Bu sığırlar bir Devlet Üretme Çiftliğine koyuldu. Çiftliği ziyaret eden çiftçilerin doğal olarak beğenisini kazandı bu hayvanlar. Ve ithal sığır aşkı ilk olarak Batı Anadolu'da başladı.

Üniversitelerimizde yerli sığır ırklarımızla ilgili küçük çaplı ve heyecansız ıslah çalışmaları yapıldı. Bu çalışmalarda genel olarak şu sonuç çıktığı kabul edildi: "Anadolu'daki yerli sığır ırklarımızın genetik kapasitesi zaten düşüktür. Bu sığırlar ıslah edilse bile Avrupa ırkları ile rekabet edemezler, ıslah edilmeleri amacıyla bilimsel bir çabaya ve masrafa gerek yoktur". Bakın bu kafa da "O" malum kafa... Maalesef hiç bir yerli sığı ırkımız bu gerekçeden dolayı ıslah edilmedi. Sonuç olarak, yavaş yavaş yurtdışından sığır ithalatına başlandı. Çoğu zaman Avrupa'nın kırık dökük hayvanlarını milyarlarca lira karşılığı döviz vererek ithal ettik. Avrupa'ya çiftçimiz üzerinden iyi gelir kazandırdık.

Oysa Anadolu'daki sığır ırkları hala tam tanımlanmamıştı ve sığır envanteri çıkarılamamıştı. Üç beş kişi "Bizim sığırlarımız ıslah edilemez" dediği için ya da öyle söylemeleri istendiği için milli kaynaklarımızı kullanmadık ve sığır konusunda da Batı'ya muhtaç kaldık. Peki gerçekten sığır ırklarımız düşük verimli miydi, genetik potansiyeli düşük müydü?

Aslında bu sorunun tek cevabı yok. Evet, bazı ırklarımız düşük verimli bu doğru, ama bazı ırklarımız da yüksek verimliydi. Bütün ırklarımız ve ırklar içinde daha yüksek verimli olan ırk varyeteleri dahi tanımlanmamıştı henüz o dönemlerde. Onların gerçek anlamda genetik potansiyellerini ortaya koyacak yeterli sayıda çalışma da yapılmamıştı. Yani "Toptancılık" yapılmıştı. Sadece bir örnekle bu tezi (Yerli sığır ırklarımız düşük verimli tezini) çürütelim...

Yerli sığır ırklarımızdan birisi de "GÜNEY ANADOLU KIRMIZISI" olarak adlandırılan ırkımızdır. Bu ırkın "KİLİS SIĞIRI" olarak kullanılan bir alt grubu (varyete) vardır. Mesela bu ırkın süt verimi hatta besi kabiliyeti oldukça yüksektir. Bu ırkın verim seviyeleri de bilinmekteydi. SORUYORUM: Bilim adamlarımız bu yerli ırkımızı ele alıp zamanında niçin ıslah etmediler, niçin bu konunun üzerine gitmediler, niçin gündeme dahi getirmediler? Kim onların yolunu kapattı ya da engelledi?  

Görsel: Kilis sığırı

 

Maalesef bu değerli ve yüksek potansiyeli olan ırkımız değerlendirilmedi. Oysa bu ırkımızı ISLAH ederek yüksek verimli bir "Kültür ırkı" haline getirebilseydik bizim de bir MARKA kültür ırkımız olabilirdi. Dünyada pek çok ülkenin birden fazla MARKA sığır, koyun ve keçi ırkları vardır. Bu ırklar o ülkenin ekonomisine, tanıtımına hatta kültürüne önemli katkılar yapmaktadır...

Örneğin:

Hollanda: Siyah Alaca (Holstein Friesian)

Almanya: Simmental

Fransa: Charolais (Şarole)

İngiltere:Angus

İsviçre: Browns Swiss (Esmer-Montofon) ...

Görsel: Dünyanın en iri sığır ırklarından kabul edilen İtalyan Chianinna Irkı bir boğa

Biz yukarıda da değindiğim gibi "Kilis Irkı" mızı heba ettik. Kullanamadık, geliştiremedik, değerlendiremedik. Önemli bir kaynağımızı israf ettik. Daha bazı sığır ırklarımıza yaptığımız gibi. Peki ne oldu sonra? Ülkemizde yabancı menşeili sığır ırkları 1960'lardan itibaren yavaş yavaş artmaya başladı, milyarlarca liramızı sığır ithalatına harcadık. Getirilen bazı sığırlar ortama uyum sağlayamadı telef edildi. Bedeli ağır oldu. Sonuç itibariyle Türkiye bir İthal sığır cenneti oldu.

Bundan 40 yıl önce ülkemizde yerli sığır ırklarımızın toplam sığır popülasyonundaki oranı %85 iken bugün %15'e kadar gerilemiştir. Bazı sığır ırklarımızın soyu tükenmiştir ya da ağır yok olma tehdidi altındadır. Ayrıca konuya  "Küresel ısınma" sorunsalı üzerinden yaklaşırsak bu anlamda da gidişat iyi bir gidişat değildir. Çünkü ülke ve dünya kuraklaşmakta ve kurak koşullara dayanacak yerli ırklarımız yok olmaktadır.

Peki treni kaçırdık mı, bundan sonra sığır ırklarımızı ıslah edemez miyiz? Birçok akademisyene göre bu sorununun cevabı: Evet... Bana göre ise: Hayır. Şimdi bile ciddi bilimsel projelerle Sığır ıslahına başlanabilir. Hatta az sayıda da olsa böyle girişimler var. 

Peki Küçükbaşta durum nedir? Kısaca ona da değineyim;

Koyun ve keçi yetiştiriciliğinin dinamikleri, sığır yetiştiriciliğinden farklılık gösterdiği için ülkemiz yabancı menşeili koyun ve keçilerden bir nebze korunmuştur. Daha önce değindiğimiz gibi Avrupa ve ABD'de pek çok koyun ve keçi ırkı ıslah edilmiştir ve bu ırklardan ülkemize Saanen keçi ırkı ve Merinos koyun ırkı başta olmak üzere birçok kültür ırkı da ithal edilmiştir. Ama bu ithaller yerli koyun ve keçi ırklarımızın yerini alamamıştır. Koyun ve keçi popülasyonumuzda oransal olarak çok az yer işgal etmişlerdir.

En önemli koyun ırklarımız

Batı Anadolu'da: Sakız, Kıvırcık, Dağlıç.

Orta Anadolu'da: Akkaraman 

Doğu Anadolu'da: Morkaraman 

Güney Doğu Anadolu'da: İvesi 

Karadeniz Bölgesinde: Karayaka ırkıdır. Ama bunlardan başka yerli ırklarımız da var.

Görseller: 1-Sakız 2-Akkaraman 3-Morkaraman 4-Karayaka

 

Keçi ırklarımızdan en önemli 4 tanesi de şunlardır.

Görseller: 1. Kıl keçisi 2. Ankara Keçisi 3. Honamlı Keçisi 4. Kilis Keçisi

Şunu da sorarak yavaş yavaş yazımızı bitirelim.

Sığırda bilimsel ıslah çalışmaları olmadı, peki koyun ve keçi de oldu mu?

Evet... Koyunculukta saha da çok fazla yayılma şansı bulamasa da, üniversitelerimiz bazı ırkları ıslah ettiler, yeni ırklar meydana getirdiler ya da yetiştirici koşullarında bazı yeni ırklar şekillendi. 

Bunlardan bazıları;

1. Tahirova Koyunu

2. Anadolu Merinosu

3. Karacabey Merinosu

4. Türk Saanen Keçisi

 


Sonuç olarak; "Yerli ve milli" vurgusu önemlidir. Her konuda olduğu gibi hayvancılıkta da yerli ırklarımızın korunması ve ıslahı çok önemlidir. Avrupa ülkeleri yerli ırklarını ıslah ederek bir marka haline getirmişler, gerek üretimle gerekse ihraç ederek ciddi kazançlar elde etmişler ve etmektedirler. Biz ise bunu becerememiş bir ülkeyiz. Gönül isterdi ki; keşke Erdoğan döneminde -ki 21 yıl oldu- bir yerli sığır ırkımızın ıslahına başlansaydı da şimdi TOGG un yanına bir yerli marka sığır ırkımızın da fotoğrafını koysaydım aşağıdaki görsele... 

Ama maalesef yok. Oysa bu memleket, her şeyi de Erdoğan'dan bekleMEmeliydi. Çoktan üretmeliydi yerli marka sığır ırkını?


 TOLGA TANOLCAY
 

 

 

Yorumlar

  1. Kıymetli bilgiler için çok teşekkür ederiz Saygıdeğer Hocam. İnşallah ilgililere ulaşır ve bu konuda gereken adımların ülkemizde zamanında atılmasına vesile olur.

    YanıtlaSil
  2. Bilgiler için teşekkür ederim hocam. Size nasıl ulaşabiliriz?

    YanıtlaSil
  3. Yukarıdaki soruyu soranlara da; "Ne gerek var o kadar uğraşmaya, adamlar yapmış, üretiyor gider satın alırız" dediler birileri. Bu cevabı hatırladık değil mi? Gerek uçak gerek otomobil gerek yerli savunma sanayi girişimi yapmalıyız diyen herkese verilen cevap.

    "Ne gerek var!"

    cok degerli bilgiler
    tesekkur ederim
    tarihin bu kadar yanlis anlatildigi ve yanlis anlatildigi baska bi cografya maalesef yok...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

EHL-İ KİTABI ve ONLARIN KUTSAL KAYNAKLARINI NE KADAR TANIYORUZ?

Peygamberimiz (SAV) Neden Bir Ay Süresince Eşlerine Küstü?

Orman Yangınları ve İtfaiyeci Keçiler