Mısır'ın Çağdaş Firavunu: Cemal Abdünnasr
1. İslam Dünyası'nda çok sayıda "Büyük devlet
adamı" diyerek şişirilmiş "Sahte Kahraman" vardır. Bunlardan biri
de Mısır'da Krallık rejimini yıkarak (!), diktatörlük rejimini kuran Cemal Abdünnasır'dır.
Bu
yazı kronolojik bir tarih yazısı olmaktan çok bir “analiz” olarak değerlendirilmelidir.
2. Yirminci yüzyılda İslam dünyasında bu tip lider (!) örnekleri
az değildir. Zaman zaman bunların gerçek
yüzlerini, ihanetlerini, aslında kimlere hizmet ettiklerini yazarak
Müslümanların uyanmasına vesile olmak gerektiği inancındayım. Çünkü bunlar büyük ve güçlü lider diye sunulur
genelde ve bizler de çoğu zaman sorgulamadan anlatılan şekliyle kabul ederiz.
Oysa, gerçekler çok başkadır.
3. Son söylenecek şey, en başta söylenir ya bazen. Ben
de şimdi öyle yapacağım; Nasır ölünce, cesedi yeni inşa edilmiş bir camiye
defnedildi. Mezar taşı olarak Mısır dışında ölen, Krallık dönemi Veliahtı Prens
Mehmet Ali Tevfik'in kendisi için hazırlattığı "Allah" yazılı kristal
konuldu. Nasır'ın cesedi, daha sonraki yıllarda cami altındaki bir lağımın
taşması sonucunda lağıma karışıp mezarından tahliye oldu. İnsan ister istemez
cesedi hak ettiği yere gitmiş diyor.
4. Aslında Araplara bir “ULU ÖNDER“ yaratmak lazımdı. Bu rolü Nasır'a
verdiler. Oyun bu coğrafyada hep aynı oyundu. Her Arap ve hatta Müslüman Ülkede
bu oyunu oynadılar. Üretilmiş sahte kahramanlıklar ve sahte kahramanlar ve
bunların yalan hikayelerine inanan hayranları.
5. Öncelikle şunu söyleyeyim; Mısır'a 19. yüzyılın
başlarından itibaren hâkim olan ve iktidardan 1952'deki Hür Subaylar Darbesi
ile uzaklaştırılan Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hanedanı'nın Mısırlı yahut Arap
olmakla alâkası yoktu. Bir ihtimal Arnavut, belki de Gümüşhaneli idiler,
saraylarında Arapça yerine Türkçe yahut Fransızca konuşulurdu. Fakat, Mısır'ı
Mısır yapan da bu aile idi! Kahire, entelektüellik ve modernlik bakımından o
zamanların İstanbul'undan çok daha ileriye gitmişti. Mısır'da nüfusun fazlalığı ve toprakların
adaletsiz dağılması yüzünden fakirlik de vardı.
6. Ama tüm bu olumsuz
gibi görünen durumlara rağmen, Mısırlılar
1952 sonrasında yaşanan baskıları daha önce hiç yaşamamışlardı. Abdünnasır iktidara
gelir gelmez ilk olarak Müslüman Kardeşler üzerinde inanılmaz baskılar yaptı. Oysa
Müslüman Kardeşler Hür Subaylar darbesini desteklemişti. Hatta Nasır’ın
bunlarla yakın ilişkileri de vardı. Kendisine sahte bir suikast düzenleterek
ileri ki dönemlerde daha da üstlerine gitti. Çok sayıda Müslüman Kardeşler
üyesi faili meçhul cinayetlere kurban gitti pek çoğu hapishanelerde öldü. Ünlü
İslam Alimi Seyyid Kutub’u da idam ettirdi.
7. Yani Krallık zamanında bile serbestçe konuşabilen
muhalefeti susturan, kendine karşı olan yahut şüphelendiği on binlerce kişiyi
zindanlara dolduran ve İslam dünyasının son dönemdeki birçok düşünce adamı ile
büyük âliminin hayatlarını darağaçlarında noktalatan liderdi, Abdünnâsır'dır
8.Türkiye büyük elçisine diplomatik kuralları hiçe sayan bir
saygısızlıkla hakaret ederek, elçimize karşı hava alanında iyice edepsizleşen,
Mısır'ı Türkiye'nin o dönemlerdeki en büyük düşmanı haline getiren de Nasırdır.
9. Bir posta memuru olan babasının, oğluna İttihat ve
Terakki'nin en önde gelen üç liderinden biri olan Suriye Valisi Cemal Paşa’dan
dolayı; “Cemal“ adını verdiği söylenmektedir.. Buna rağmen çok
büyük bir Osmanlı/Türk Düşmanı olduğunu biliyoruz.
Nasır ilgili klişeler vardır ;
1 Mısır, Mısırlılarındır demiştir
2. Süveyş Kanalını Millileştirmiştir.
3. Toprak reformu yapmıştır.
3. Toprak reformu yapmıştır.
Aslında hepsi fiyaskodur.
10. Toprak reformu hevesi ile dünya çapındaki uzmanları,
Kahire'ye davet edip fikir soran ve "Sakın ha! Köylünün bu işi kendi
başına yapması imkânsızdır" cevabını almasına rağmen çiftlikleri bölen ama
sulama işinden başlayarak her şeyi berbat eden odur. Hattâ, Mısır'ın dillere destan meşhur
pamuğunun tohumunun bile canına okuyup memlekete firavunlardan sonra en büyük
kıtlığı ve sıkıntıyı yaşatan lider de, başarılı reformist (!) Abdünnâsır'dır.
11. 1956'da Süveyş Kanalı'nı “haklı olarak” millîleştirirken
gereksiz sertlikteki dış politikası yüzünden kanal bölgesinin İngilizler ile
Fransızlar'ın, koskoca Sina Yarımadası'nın bile tâ İsmailiye'ye kadar İsrail'in
işgaline uğramasına sebep olmuştur.
12. Bu rezaletten sonra da Ruslar'a gidip "Kurtar beni
yoldaş!"diye dil döken askerî dehâ (!), Abdünnâsır'dır. Mescid-i Aksa'nın/Kubbetü's-Sahra'nın
bulunduğu Kudüs'teki Harem-i Şerif'te İsrail bayrağının dalgalanmasının tek
sorumlusu da, İslam'ın büyük neferi (!) Abdünnâsır'dır.
13. Ortadoğu, onun saldırgan ve hayalci politikaları
yüzünden Yemen'den Fas'a kadar senelerce kan ve gözyaşı içerisinde kalmıştır. “İki
kabilenin bile” bir araya gelecek altyapısı olmayan coğrafyada “Panarabizm”
hayaliyle ciddi hasarlar üretmiştir. YEMEN, Nasır yüzünden ikiye bölünmüştür.
14. Tipik bir Faşist olarak esip gürlemiş, fakat iş icraata
gelince kof çıkmıştır. "Altı Gün Savaşları" adı verilen savaşta,
İsrail Hava Kuvvetleri, Bütün Mısır Savaş uçaklarını daha havalanmadan vurup
hurdaya çevirmiştir. Nasır ise ağlayarak istifa etmiştir (yalancıktan). Bu yenilgi, sadece Arap dünyasında değil tüm
İslam dünyasında etkileri bugün bile sürmekte olan ağır bir travmaya neden
oldu.
15. Ticaretin tamamen devletin kontrolüne geçmesi,
kayırmacılık ve yolsuzlukların artması ile yeni bir ayrıcalıklı sınıfın ortaya
çıkmasına neden oldu, ülke ekonomisi de ağır bir askeri ve bürokratik vesayetin
altına girdi böylece.
16. Nasır’ın nasıl
iktidara geldiğini filan açıp hemen okumanız mümkün. Bu tip bilgileri vermek
istemedim ama kısaca yazacak olursak; bir darbeyle Krallığa son vermiş Hür
Subaylar hareketinin içinde bulunmuş, 1952 de den 1956 ya kadar ikinci adam
görünse de Mısırı yönetmiş, 1956 da Devlet Başkanı (Diktatör) olmuş, 1970 e
kadar Mısır'ı yönetmiştir. "Silik Arap Liderler" arasında; “Arap
milliyetçiliği ile sosyalizmin sentezlendiği Nasırizm ideolojisi ile modern
dönem firavunluğuna soyunmuş ve kısmen de imaj bakımından başarılı olmuştur.
17. Köksüz bir “Arap Birliği tüccar”ı idi. 1958 de Arap
Faşizminin merkezi Olan Suriye ile Mısır’ı birleştirerek “Birleşik Arap
Cumhuriyetini” kurdular. Aynı yıl Yemen’de bu birliğe katıldı. Bu devletin başkenti
Kahire oldu. Fakat Nasır, Suriye ve Yemen’in ordusuna, bürokrasisine kısaca
bütün kurumlarının başına rüşvetçi Mısırılıları atayınca ve siyasi partilerini
de kapatınca bu birlik devam etmedi. Suriye’de 1961 de askeri bir darbe oldu. Suriye
birlikten ayrıldı. Ama Mısır anlamsız hatta komik bir şekilde “Birleşik Arap
Cumhuriyeti” adını 1971 e kadar kullandı. Aslında bütün bu yaklaşım Büyük İslam
Birliği görüşlerine alternatif bir bölme yaklaşımıydı. Nasır da bunun aktörü.
18. Abdünnasır bakın bir demecinde ne diyor;
“Arap gerdanlığı parçalansa ve bütün parçaları bir yana
dağılsa, Arap ülkeleri Batı ile Türkiye’nin kölesi olsa bile Mısır, Arap
çıkarlarının şampiyonluğunu yapmaya devam edecektir. Yıl 1965, kurduğu cümleye
ve Türkiye'ye bakış açısını görüyor musunuz?
19. Abdünnasır öldüğünde cenaze törenine Faşist Arap
Liderleri ve büyük bir kalabalık katılmıştı. Bu liderler hıçkırıklarla
ağlarken, Kaddafi 2-3 kez baygınlık geçirmişti :))). Ama bir yiğit bu Firavunun
mumyalanma pardon cenaze törenine katılmadı. Suudi Kralı: FAYSAL.
20. Kral Faysal'a da ayrı bir parantez açmak lazım. Teşbihte
hata olmaz derler, bu anlamda Emevi Hanedanı'nın içindeki Ömer Bin Abdülaziz
gibidir Faysal. İslam Birliğinden yanadır, Panarabizmi ve Nasırızmi düşman
olarak görür. Türkiye ve Türkleri sever. Kudüs aşığıdır.
21. Batı Faysal'ı Ortadoğu'da çıkarlarına engel görüyordu.
Ve Faysal bir suikaste kurban gitti. Oysa Kahraman (!) Batıya meydan okuyan
Abdünnasır 18 yıl güle oynaya iktidarda kaldı. Ölmeseydi hala devam ederdi belki
:))
22. Faysal derdi ki; "Bu Arap devletleri hikaye, İslam
dünyasında 1.5 devlet vardır. Bir olan Türkiye, buçuk olan ise İran’dır."
Ülkesine ambargo konduğunda ise şu efsane cümleyi kurdu; "Biz ve
atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşadık; yine öyle yaşayacağız!"
23. Faşist Araplar ve Nasırcılar, Kral Faysal'ın kendi
tahtından korktuğu için Nasır'a mesafeli olduğunu söyleyerek karartma yapmaya
çalışırlar ama bunun gerçekle ilgisi yoktur. Nasır, İslam Düşmanı ve Faşist
iken, Faysal İslam birliğinden yana ve kompleksiz bir Ümmetçidir.
24. Sisi'ye baktığınızda aslında çakma bir Nasır
görebilirsiniz. Mesela o dönemde Kıbrıs yine Türkiye için büyük bir sorundu ve Nasır,
tabii ki Kıbrıs konusunda açık açık Yunanistan'ın yanında yer aldı.
25. İslami kesime uyguladığı baskı ve şiddetten dolayı
Türkiye’deki bir İslami yayın organı ölümünü;
‘Mısır’ın son Firavunu öldü’ manşetiyle duyurdu. Eşi, ölümünden sonra mütevazi denilebilecek bir hayat sürerken, Enver Sedat’ın en yakınındaki kişilerden biri olan damadı, küçük kızı Muna’nın eşi milyarder iş adamı Eşref Mervan’ın” ilk gençlik yıllarından itibaren İsrail’e çalışan bir MOSSAD AJANI olduğu ortaya çıktı.
‘Mısır’ın son Firavunu öldü’ manşetiyle duyurdu. Eşi, ölümünden sonra mütevazi denilebilecek bir hayat sürerken, Enver Sedat’ın en yakınındaki kişilerden biri olan damadı, küçük kızı Muna’nın eşi milyarder iş adamı Eşref Mervan’ın” ilk gençlik yıllarından itibaren İsrail’e çalışan bir MOSSAD AJANI olduğu ortaya çıktı.
26. Eşref Mervan’ın büyük servetini Kaddafi ve Enver
Sedat’ın da içinde olduğu silah ticaretinden ve Ortadoğu’da kurduğu karanlık
ilişkilerden elde ettiği öne sürüldü.
Ekrem Mervan, 2007 yılında Londra’daki evinde şaibeli bir
şekilde öldü. Resmi raporlara göre, evinin balkonundan atlayarak intihar ettiği
söylense de 51 yıllık eşi Muna Cemal Abdünnasır, uzunca bir süredir ölüm
tehditleri aldığını ve öldürüldüğünü iddia etti.
27. Cemal Abdülnasır’ın ölümüyle; Yaklaşık yüz yıl boyunca Arap halkına, İslam’a karşı
alternatif bir kurtuluş yolu olarak sunulan, halka perişanlık ve zulümden başka
bir şey yaşatmayan, siyasi maceralarla dolu “Laik-seküler Arap milliyetçiliği
ve Arap sosyalizmi “ de öldü!
28. Sonuç olarak; Emperyalist devletler Ortadoğu'da
sınırları çizdiler, uyduruk devletler ürettiler, başlarına kuklalar koydular.
Milletler uyanmaya başlayınca da direk ya da dolaylı yoldan bu sefer de büyük
önderler (!) atadılar. Durumu biraz da bunlarla idare ettiler.
29. Hatta bunlarla “FALUCE KAPLANI” gibi lakaplar verdiler, “Kahraman” diye lanse ettiler. İşte bunlardan
birisi de aslında İslam dünyasına icraatlarıyla büyük zararlar veren Cemal
Abdünnasır idi. Size dilim döndüğünce onun hikayesini anlattım.
Tolga Tanolcay
Kaynaklar:
1. Muhammet
Enes Bıldırıcın (Cemal Abdünnasır, hayatı, düşünceleri, Mısır'a etkileri)
2. Yrd. Doç.
Dr. M. Bürkan Serbest ( Süveyş Kanalı'nın Ulusallaştırılması Sorunu ve Süveyş
Bunalımı)
3. Murat
Bardakçı (Araplar bizi savaşa sokacaktı)
4. Murat
Bardakçı ( Tayyip Bey ve Nasır)
5. Tuğçe
Ersoy Öztürk ( Dünden Bugüne Pan-Arapçılık ve Arap Baharı: Yeni bir Pan-Arap
Uyanış mı?)
Not: Murat
Bardakçı'nın bazı cümleleri aynen kullanılmıştır.
6. Altan Tan,
Mısır ve Cemal Abdünnasr (Bu yazıdan da
bazı cümleler aynen kullanılmıştır)
Yorumlar
Yorum Gönder